Koronavirüs Pandemisi (Covid-19): Hey Dünya, Neler Oluyor?!

Koronavirüs Pandemisi
Koronavirüs Pandemisi (Covid-19)-Hey Dünya, Neler Oluyor?

Koronavirüs pandemisi, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ=WHO) uluslararası halk sağlığı açısından acil durum ilan etmesine neden olan, başladığı günlerde 2019-nCoV, daha sonra DSÖ’nün resmi kararıyla Covid-19 olarak adlandırılan salgın, Aralık 2019’un son günlerinde Çin/Hubei/Wuhan’da başlamıştır. Daha sonra Avrupa ve ABD’ye de yayılmasından beri dünyanın, Mart 2020’nin ikinci haftasından beri de ülkemizin gündemindedir.

Virüs nedir?

Virüsler tüm mikropların en küçüğüdür. Örneğin 500 milyon rinovirüs (kışın insanların yaklaşık %40 soğuk algınlığına neden olan RNA virüsü) bir topluiğnenin başına sığabilecek kadar küçüktürler.  Virüsler aynı anda hem canlı hem de cansız özellikleri gösteren biyolojik varlıklardır. DNA ya da RNA’ya sahip olmakla birlikte hücrelerden oluşmazlar. Yaşamak için mutlaka canlı bir organizmaya ihtiyaç duyarlar. Çoğaldıkları hücreye konakçı hücre denir.

Pandemi (Salgın) nedir?

Bir kıta veya tüm dünyaya yayılan ve etkisini gösteren bulaşıcı hastalıkların neden olduğu duruma pandemi denir. DSÖ’ye göre pandemi ilanı için;

  1. Toplumun daha önce maruz kalmadığı yani yeni bir hastalığın ortaya çıkması,
  2. Hastalığa sebep olan etmenin insanlara bulaşması ve tehlikeli bir hastalığa yol açması,
  3. Hastalık etmeninin insanlar arasında kolayca ve devamlı olarak yayılması gerekmektedir.

Bir hastalık veya tıbbi durumun, sadece yaygın olması ve çok sayıda insanın ölümüne (örneğin kanser hastalığı) yol açması nedeniyle pandemi olarak tanımlanamaz, aynı zamanda bulaşıcı olması gereklidir.

Bir salgının ölçeği, virüsün insanlar arasında ne kadar hızlı ve kolay bir şekilde yayıldığına bağlıdır.

Peki, nedir bu Koronavirüs?

Koronavirüsler, zarflı ve tek iplikli RNA virüsleridir, yani genetik materyalleri bir RNA ipliğinden oluşur ve her viral partikül bir protein zarfına sarılıdır. Bir koronavirüs dört yapısal proteinden oluşur: nükleokapsid, zarf, zar ve çubuksu çıkıntılar (dikenler). Bu çıkıntılara Latincede taç anlamına gelen “corona” adı verildiğinden bu virüslere koronavirus (taçlı virüs) denir. Koronavirusler zoonotik (hayvanlardan geçen) olup, hayvanlardan bulaşarak insanlarda hastalık yapabilir. Detaylı araştırmalar sonucunda, SARS-CoV’un misk kedilerinden, MERS-CoV’un ise tek hörgüçlü develerden insanlara bulaştığı ortaya çıkmıştır. Halen insanlara bulaşmamış olan ancak hayvanlarda saptanan birçok koronavirüs tipi mevcuttur. Koronavirüsler, RNA virüsleri içerisinde 30.000 bazla en uzun genoma sahip virüs grubudur. Bu kadar fazla bazlı virüsler replikasyon (kopyalama) sırasında hata yapma olasılıkları da artıyor. Dolayısıyla her hata beraberinde yeni bir mutasyonu (değişinim) getiriyor. Bu mutasyonların bazıları da virüse yeni hücre tiplerini yani mutantları, bu durum da yeni türleri enfekte etme yeteneği gibi yeni özellikler sağlayabiliyor.

Koronavirüslerin tipleri nelerdir?

Alfakoronavirüs, betakoronavirüs, gamakoronavirüs ve deltakoronavirüs olmak üzere dört farklı cinsi vardır. Bunlardan alfa ve betakoronavirüsler insanlarda hastalık oluşturabiliyor. Gama ve deltakoronavirüsler ise sadece hayvanları enfekte edebiliyor. Daha önceleri insanlarda hafif enfeksiyonlara yol açabilen koronavirüs ailesi, 2003’de SARS (Severe Acute Respiratory Syndrome, 8096 vaka ve 774 ölüm, ölüm oranı %11) ve 2012’de MERS (Middle East Respiratory Syndrome, 2494 vaka ve 858 ölüm, ölüm oranı %35) olarak adlandırıldıkları ve o yıllarda telaşa neden olan hastalıklar ile gündeme gelmişti. DSÖ Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, korona virüs nedeniyle meydana gelen ölüm oranının %3 ilâ 5 arasında olduğunu duyurdu (halen net bir sonuç yok, ülkeden ülkeye de değişmektedir).

Koronavirüsler nasıl davranıyorlar?

Bütün virüsler konakçılarını enfekte ederken temelde aynı yolu izler. Bir hücreyi istila eden virüs, o hücrenin bazı bileşenlerini kullanarak kendisini kopyalar, daha sonra da kopyaları diğer hücreleri enfekte eder. Ancak RNA virüslerinin farklı bir özelliği vardır. Bu virüsler, RNA replikasyonu (kopyalama) sürecinde, tipik olarak hücrelerin DNA kopyalarken kullandığı hata düzeltme mekanizmalarına sahip olmadıkları için replikasyon sırasında ortaya çıkan hataları düzeltemezler. Bu yüzden ortaya mutasyon dediğimiz durum ortaya çıkar. Mutasyon ya da değişinim, bir canlının genomu içindeki DNA ya da RNA diziliminde meydana gelen kalıcı değişmelerdir. Mutasyona sahip bir organizma ise mutant olarak adlandırılır. Mutant ise genetik materyalin değişmesi sebebiyle bazı fiziksel ve biyokimyasal özellikler açısından ana babasından ya da bir önceki öncü hücreden farklı olan, mutasyona uğramış birey ya da hücre olarak tanımlanır.

Covid-19 neyin kısaltmasıdır?

DSÖ, koronavirüs ailesinden olan ve hastalığa yol açan virüsün tanımını şöyle yaptı. Co= Corona, vi=Virüs, d=disease (hastalık), 19=2019 yılında başladığını/tanımlandığını belirtmektedir.

Covid-19 nasıl bulaşıyor?

Doğrudan veya dolaylı olarak bir enfeksiyöz etkenin herhangi bir mekanizma ile başka bir konağa ulaşmasına bulaşma denir. Güney Çin Üniversitesi’nden bir grup uzman virüsün ilk olarak nal burunlu yarasalardan ara taşıyıcı pullu karıncayiyen bir hayvana (pangolin), oradan da insana bulaştığını düşünmektedir.

Ancak daha sonra koronavirüsün esas olarak insandan insana yayıldığı saptanmıştır. Birbirleriyle yakın temas halinde olan kişiler arasında (Centers for Disease Control and Prevention=CDC’ye göre yaklaşık 2 metreden daha yakın, DSÖ bu mesafeyi 1 metre olarak açıklamıştı) bulaş gerçekleşebiliyor. Lydia Bourouiba’nın JAMA dergisinde yer alan makalesinde, hastanın fizyolojisi ve nem gibi çevresel koşullara bağlı olarak türbülanslı gaz bulutları teorisine göre damlacıkların 7-8 metre arasında hareket edebileceği bildirilmiştir.

Enfekte bir kişi öksürdüğünde veya hapşırdığında ortaya çıkan solunum damlacıkları ile bulaşabilmektedir. Bazı araştırmalarda sadece hapşırma ve öksürme ile değil normal konuşma sırasında da damlacıkların etkili olabileceği belirtilmektedir. Ayrıca büyük damlacıklar havada 20 saniye kadar kalabilirken, mikro damlacıkların havada yaklaşık 20 dakika asılı kalabildiği de saptanmıştır. Bu damlacıklar, ağız veya burun yoluyla akciğerlere inebilir. Kirli ellerle göz, burun veya ağıza temas etmek risklidir.

Bulaştan sonra virüsün inkübasyon süresi şu an için 2-14 gün arasında olduğu tahmin ediliyor. Ancak ilerleyen dönemde virüsün genetik yapısında ortaya çıkabilecek değişikliklere (mutasyon) bağlı olarak bulaş özellikleri de farklılaşabilir. Şu an için bulaştırıcılık süresi, enkübasyon süresi ve virüsün dış ortama dayanma süresi net olarak bilinmemektedir. Son çalışmalarda koronavirüsün damlacık dışında fomit (cansız nesneler) ve dışkı yoluyla da bulaşabildiği savunulmuştur.

Koronavirüs’ün (Covid-19) gıda yoluyla bulaşıp bulaşmayacağı merak ediliyor. Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesine göre, şu anda gıdanın virüsün muhtemel bir kaynağı veya bulaşma yolu olduğuna dair bir kanıt yok. Bu yüzden virüs ile gıda ilişkisi an itibariyle endişe yaratmamalı. Ancak yine de önlem almak faydalı olabilir.

Koronavirüsün yayılımı, R0 değeri nedir?

Bilimciler bir virüsün ne kadar kolay ve hızlı yayıldığını R0 değeriyle, başka bir deyişle temel çoğalma sayısıyla belirliyor. Bu değer ile enfekte tek bir kişiden virüsün bulaştığı ortalama kişi sayısı tahmin ediliyor. Örneğin bu değer normal grip için yaklaşık 1,3 olarak biliniyor. Araştırmacılar Covid-19’un R0 değerini belirlemek için çalışmalarını sürdürürken 29 Ocak’ta NEJM dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre bu değer 2,2 olarak belirtildi. Yani enfekte olmuş her bir kişi virüsü ortalama 2,2 kişiye daha yayıyor. Ancak araştırma ekipleri şu ana kadar virüsün R0 değeri için 12 farklı tahmin hesapladılar. Bu tahminlere göre R0 degeri 1,8 ve 3,3 arasında değişkenlik gösteriyor. İnsanların birbirleriyle ne sıklıkla temas ettikleri ve viral yayılımı azaltma çabaları gibi faktörlere bağlı olarak bu sayının değişmesi olasıdır. Bir salgını durdurmak için, her bir vakanın enfekte edebileceği ortalama yeni insan sayısının yani R0 değerinin 1’in altında olması gerekiyor.

Viral yük (virüs yükü) nedir?

Viral titre olarak da bilinen viral yük, belirli bir hacimdeki virüs miktarının sayısal bir ifadesidir. Yüksek viral yük veya viral titre genellikle aktif viral bir enfeksiyonun şiddetiyle ilişkilidir. Günümüzde HIV, CMV (Sitomegalovirüs), Hepatit B ve C virüsleri için rutin testler yapılabilmektedir.

Soğuk Algınlığı nedir?

İnsanlarda soğuk algınlığına ya da nezleye sebep olan asıl virüsler rhinovirüslerdir. İsmi Yunancada “burunda olan” anlamına gelen “rhinos” kelimesinden geliyor. Bu isimlendirmenin, rhinovirüslerin burun içindeki 33-35 oC’de çoğalabilmesi ile ilgili olduğu düşünülmektir.  Soğuk algınlığı (bazen nezle olarak da ifade edilmektedir), influenza virüsü dışında; 200’e yakın virüsün sebep olduğu, çok daha hafif seyirli bir hastalıktır. Soğuk algınlığı burun akıntısı, boğaz ağrısı ve halsizlik ile seyreden üst solunum yolu enfeksiyonuna verilen isimdir. Belirtileri gripten farklı olup; daha hafif seyreder.

Grip nedir?

Grip, influenza A, B ve C virüslerinin neden olduğu viral bir enfeksiyondur. Soğuk algınlığına yol açan virüslerden çok daha ağır hastalıklara neden olurlar. İnsanda yaygın hastalığa yol açan influenza A virüsüdür. Grip, influenza veya enfluenza, viral bir hastalıktır. Sağlıklı insanlarda ortalama bir haftada geçmesine rağmen; vücut direncini düşüren kronik hastalığı olan kişilerde (diyabet, kalp-akciğer hastalıkları, kronik böbrek yetmezliği, AIDS, vb.) yaşlılarda ve çocuklarda tedavi daha uzun sürmektedir.

Grip etkeni olan influenza virüslerinin Orthomyxoviridae ailesine ait olduklarını; nükleoprotein ve matriks proteinlerindeki antijenik farklılıklara göre bu virüslerin A, B ve C olarak tanımlanan üç tipi bulunmaktadır. En sık pandemiye neden olan influenza A suşları, yüzeylerinde yer alan hemaglütinin (H) ve nöraminidaz (N) glikoproteinlerinin antijenik yapılarına bakılarak alt tiplere ayrılmaktadır; buna göre günümüzde 16 H (H1-H16) ve 9 N (N1-N9) tipindeki influenza A suşlarının varlığı tanımlanmıştır. Bugün için insanlarda özellikle H1, H2, H3 (ender olarak H5 ve H9) ile N1 ve N2 tiplerinin kombinasyonları görülmektedir.

Hastalığın en bilinen ismi olan ”Grip” kelimesi Galya yerlilerinin dilinde bulaşmak manasına gelen ”Gripan” kelimesinden köken almaktadır. Hastalığın tıbbi yazındaki adı olan ”İnfluenza” kelimesi ise İtalyancada ”yıldızlardan gelen gizli kuvvet” manasına gelen bir kelimeden türemiştir. Hastalığa halk tarafından ”Paçavra Hastalığı” gibi isimler de verilmiştir. İnsanda etkisini gösteren ve tüm dünyada her sene grip salgınlarına neden olan Influenza A virüsünün bilinen 12 adet serotipi vardır. Grip, influenza virüsünün neden olduğu, genellikle yıl içerisinde sonbahar sonu, kış ve ilkbahar başına kadar olan dönemde daha sık görülen oldukça bulaşıcı bir hastalıktır. Grip belirtileri, virüsün vücuda girmesinden sonraki 1-3 gün içerisinde ortaya çıkar.

Domuz gribi (H1N1)

Domuz gribi, yediden yetmişe her yaştan insanı etkileyebilen, tehlikeli olabilen bulaşıcı bir hastalıktır. H1N1 virüsü olarak da bilinen Pandemik İnfluenza A adlı virüsten kaynaklı olarak gelişen bu hastalık, daha önceden kuş gribi olarak bilinen grip ile insan gribinin bir karışımı olarak ortaya çıkmıştır. İlk kez 2009 yılında Meksika’da başlayıp dünyaya yayıldı. DSÖ pandemi ilan etti,191 ülkede yaklaşık 800,000 kişide görüldü, 8238 kişi H1N1 virüsü nedeniyle yaşamını yitirdi.

Temel olarak mevsimsel grip ile arasında pek bir fark olmayan bu hastalık, toplumda büyük bir kesimin daha önceden bu virüs ile karşılaşmamış ve bu hastalığa karşı bağışıklık kazanamamış olması nedeniyle mevsimsel gribe oranla daha ağır bir tablo şeklinde seyretmektedir. Domuz gribini ortaya çıkaran nedenler mevsimsel griple neredeyse aynıdır. Ancak bu gribe domuz gribi denmesi hastalarda ve sağlıklı insanlarda gerginlik yaratır. Domuz gribine neden olan H1N1 virüsü de grip virüsünün evrim geçirmiş bir başka halidir. Hastalığa bu adın verilmesinin nedeni, domuzlarda görülen grip virüsüne benzemesidir. İnsanlarda görülen domuz gribi virüsü kuşlarda, domuzlarda ve insanlarda görülenin bir karışımıdır. Hastalığa neden olan H1N1 virüsü geçirdiği evrim sonucu domuzdan insana bulaşmaya başlamıştır. Bu nedenle hastalık bir domuzdan insana solunum yoluyla gayet rahat bulaşır.

Domuz gribi güncel olarak mevsimsel gripler arasında yer alsa da ortaya çıktığı sene Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi alarmı vermişti. CDC’nin yalnızca ABD’deki vakaları kapsayan verilerine göre, salgının görüldüğü ilk bir yılda 60,8 milyon kişi domuz gribine yakalanırken 12 bin 468 kişi domuz gribi nedeniyle hayatını kaybetti. Bir başka deyişle 2009-2010 döneminde ABD’de görülen H1N1 ölüm vaka oranı %0,02 olarak gerçekleşti.

Kuş gribi (H5N1)

Bu hastalık, influenzavirüs A’ya bağlı olarak genellikle kuşlarda ortaya çıkar. Düzenli sürveyans çalışmaları, göçmen kuşlarda son derece geniş bir influenzavirüs A havuzu olduğunu göstermektedir. İnfluenzavirüslerin 16 hemaglütinin alt tipinin hepsi, kuşları enfekte edebilir. Kuşlara özgü bu denli çok sayıda influenzavirüs olması, bunlar arasında gerçekleşen gen transferi ve yeniden eşleşme (reassortment) sonucunda ortaya çıkan yeni alt tiplerin, insan influenzavirüslerindekinden çok daha sık olduğunu düşündürmektedir. İnfluenzavirüs A H5N1, ilk kez 1961’de Güney Afrika’da balıkçıllardan izole edilmiş olmakla birlikte, patojenitesi yüksek kuş gribi çok daha önceden, ilk kez 1878’de İtalya’da tanımlanmıştır.

Kuş gribi virüsünün doğal rezervuarı, yeşilbaş ördeklerdir ve enfeksiyona en dayanıklı olan kuşlardır. Virüsleri çok uzaklara taşıyabilmelerine ve dışkılarıyla çıkarmalarına karşılık, yalnızca hafif ve kısa süren bir hastalık geçirirler. Evcil ördeklerdeki enfeksiyon ise tıpkı tavuklar, hindiler, kazlar ve benzeri kümes hayvanlarındaki gibi öldürücüdür.

Polonya Veterinerlik Ofisi tarafından yapılan açıklamada, bir tür Kuş gribi olan H5N8 virüsünün hızla yayıldığı ve bunun engellenmesi için 100 binden fazla kümes hayvanının itlaf edildiği belirtildi (14.01.2020). Macaristan Gıda Güvenliği Ofisi, ülkede kuş gribi dolayısıyla 115 bin ördeğin itlaf edildiğini bildirdi (17.02.2020). Vietnam çok bulaşıcı ve nadiren de olsa insanlarda ölüme yol açabilen H5N6 virüsünün salgınını dizginlemek için on binlerce kuşu öldürdüğünü duyururken, virüsün yeni çıktığı ülkelerden de açıklama geldi. H5N6, Çin’in güneybatısındaki Siçuan eyaletinde bir tavuk çiftliğinde saptandı. Almanya ise güneybatıdaki Baden-Württemberg bölgesinde bir arka bahçe kümesçiliğinde H5N8 salgını patlak verdiğini açıkladı Bretzfeld’deki kümeslerde 69 kuştan 44’ü öldü. Tüm kümes hayvanlarının ve esir kuşların telef edilip güvenli şekilde ortadan kaldırıldığı açıklandı (10.02.2020). Bu haberler gösteriyor ki dünya her an yeni salgınlarla karşı karşıya gelebilecektir.

Grip tarihi

Tarihsel olarak incelendiğinde 20. yüzyılda 9-39 yıl arayla antijen kayması sonucu ortaya çıkan yeni virüs alt tiplerine bağlı dört ya da beş grip pandemisi olmuştur. İspanyol gribi ya da İspanyol nezlesi, 1918 – 1920 yılları arasında H1N1 virüsünün ölümcül bir alt türünün yol açtığı grip salgınıdır. İspanyol Gribi, 18 ay içinde 50 ile 100 milyon arası insanın (o dönemde yaşayan nüfusunun %15’i) ölümüne sebep olarak insanlık tarihinde bilinen en büyük salgın olmuştur. İspanyol Gribinin bir özelliği, zayıf, yaşlı ve çocuklardan çok, sağlıklı genç erişkinleri etkilemiş olmasıdır. Birinci Dünya Savaşı’nın son aylarında tüm dünyayı etkisi altına almış, hatta kimi tarihçilere göre dört yıl süren savaşın sona ermesinde önemli bir etken olmuştur. Metin Özata’nın yazdığı kitapta, Mustafa Kemal Atatürk de Samsun’a hareket etme hazırlıkları içerisindeyken bu hastalığa yakalanmış ve hastalığı Beşiktaş’taki evinde atlatmıştır. Ardından 1957-1958 (H2N2), 1968-1969 (H3N2) ve 1977-1978 (H1N1) pandemileri olmuştur. Halen dünya üzerinde H3N1 ve H1N1 virüsleri birlikte dolaşmaktadır.

Grip (Influenza) aşıları

DSÖ virüsün değişikliklerini yakından takip edip, aşı içeriği için yıllık önerilerde bulunur. Her yıl aşı içeriği DSÖ’nün tavsiyeleri dikkate alınarak hazırlanır. Son yıllarda kullanılan aşılarda influenza A’nın iki alt tipi ve influenza B’nin de bir alt tipi yer almaktadır. Hazırlanan aşı ile dolaşımda saptanan virüslerle antijenik benzerlik varsa aşı %50-80 korunma sağlayabilir. Sağlıklı erişkinlerde aşı ile sağlanan koruyucu antikor düzeyi influenza A için %80’in üzerinde bildirilmiştir. Yaşlılarda koruyuculuk daha düşük olmakla birlikte komplikasyonları ve ölümleri azalttığı bilimsel yayınlarla gösterilmiştir. Her yıl mevsimsel gribe neden olan grip virüsü değişebilmektedir ve grip aşısının içeriği DSÖ tarafından bir yıl önce salgın yapan virüs tiplerinin belirlenmesi ile geliştirilmekte ve aşının içeriği de bu uygulamaya bağlı olarak her yıl değişmektedir. Aşı, yapıldığı grip sezonu için etkili olmaktadır. Bu nedenle; eskiden geçirilmiş grip hastalığı ya da uygulanmış grip aşısına bakılmaksızın mevsimsel gribe karşı etkin bir korunma sağlanması için her yıl grip aşısı yaptırılmalıdır. Aşının koruyucu etkisi, aşı yapıldıktan iki hafta sonra başlayacağı için aşının en uygun zamanı, gribin sık görülmeye başladığı dönemden hemen öncesidir. Ekim ve Kasım ayları grip aşısının yapılma zamanı olarak tercih edilmelidir. Aşılanmayanlar kişiler ise mart ayının sonuna kadar aşılanabilir. Aşının koruyuculuğu yaklaşık 6-8 ay sürer.

Covid-19 belirtileri nelerdir?

Aslında soğuk algınlığı ve mevsimsel gripten çok da farklı belirtileri yok. Ancak vakaların çoğunda ateş ön planda görülmektedir (neredeyse hastaların %98’inde). Daha sonra sırasıyla öksürük, nefes darlığı, kas ağrısı ve halsizlik görülmektedir. Bunun dışında çok az bir oranda da olsa boğaz ağrısı, bulantı-kusma ve ishal görülebilmektedir. Ateş dışında diğer bulgulardan biri veya birkaçı aynı hastada yer alabilir. Daha ciddi vakalarda enfeksiyon zatürreeye, ağır akut solunum yolu yetmezliğine, böbrek yetmezliğine ve hatta ölüme neden olur.

Covid-19 temaslı kişilerin takibi nasıl yapılır?

Kesin veya olası Covid-19 enfeksiyonu olan bir kişi ile damlacık enfeksiyonuna yönelik korunma önlemleri alınmadan yakın temas etmiş olan kişiler İl Sağlık Müdürlüğü’nce, korunmasız son temaslarından sonraki 14 gün boyunca izlenmeli; ateş, öksürük, solunum sıkıntısı, titreme, vücut ağrıları, boğaz ağrısı, baş ağrısı, ishal, mide bulantısı / kusma ve burun akıntısı gibi semptomlarının olup olmadığı telefonla günlük olarak sorularak takip edilmelidir. Temaslı inceleme işlemleri İZCİ üzerinde tanımlı olan formlar aracılığıyla (vakanın her bir temaslısı için ayrı ayrı) yürütülür. Temaslıların başka bir nedenle hastaneye yatışı gerekmiyorsa 14 gün boyunca mümkün olduğu kadar evde kalması ve toplu alanlardan uzak durması istenir, evin dışına çıkma zorunluluğu olduğu durumlarda tıbbi maske takılmalıdır. Ateş veya solunum semptomları gelişmesi durumunda Olası Vaka Algoritmasına uygun olarak hareket edilir.

Covid-19’dan korunmada nelere dikkat etmeliyiz?

Akut solunum yolu enfeksiyonlarının genel bulaşma riskini azaltmak için önerilen temel ilkeler koronavirüs (Covid-19) için de geçerlidir. Bunlar;

  • El temizliğine dikkat edilmelidir. Eller en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanmalı, sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol bazlı el antiseptiği kullanılmalıdır. Antiseptik veya antibakteriyel içeren sabun kullanmaya gerek yoktur, normal sabun yeterlidir.
  • Eller yıkanmadan ağız, burun ve gözlerle temas edilmemelidir.
  • Hasta insanlarla temastan kaçınmalıdır (mümkün ise en az 1-2 metre uzakta bulunulmalı). Tokalaşma, sarılma, öpüşme gibi eylemlerden kaçınılmalıdır. Kapalı ortamlarda uzun süre bulunmaktan kaçınılmalıdır. Kapalı ortamların havalandırılması çok önemlidir.
  • Özellikle hasta insanlarla veya çevreleriyle doğrudan temas ettikten sonra eller sık sık temizlenmelidir.
  • Hastaların yoğun olarak bulunması nedeniyle mümkün ise sağlık merkezlerine gidilmemeli, sağlık kuruluşuna gidilmesi gereken durumlarda diğer hastalarla temas en aza indirilmelidir.
  • Öksürme veya hapşırma sırasında burun ve ağız tek kullanımlık kağıt mendil ile örtülmeli, kağıt mendilin bulunmadığı durumlarda ise dirsek içi kullanılmalı, mümkünse kalabalık yerlere girilmemeli, eğer girmek zorunda kalınıyorsa ağız ve burun kapatılmalı, cerrahi maske kullanılmalıdır.
  • Kendini hasta (ateşi, öksürüğü, aksırması, vb) hisseden kişilerin evde ya da ev dışında mutlaka maske takması ve çevresiyle en az temasta bulunması gerekmektedir. Hastalık belirtilerine sahip kişilerin sağlık kuruluşuna gitmeleri ya da 184’ü aramaları gerekir.
  • Yerlere tükürülmemeli ve balgam atılmamalıdır. Bunları yapanlar uyarılmalıdır.
  • Çiğ veya az pişmiş hayvan ürünleri yemekten kaçınılmalıdır. İyi pişmiş yiyecekler tercih edilmelidir.
  • Çiftlikler, canlı hayvan pazarları ve hayvanların kesilebileceği alanlar gibi genel enfeksiyonlar açısından yüksek riskli alanlardan kaçınılmalıdır.
  • Mümkünse toplu taşıma araçları kullanılmamalıdır. Zorunlu durumlarda sosyal mesafe korunmalıdır.
  • Seyahat sonrası 14 gün içinde herhangi bir solunum yolu semptomu olursa maske takılarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalı, doktora seyahat öyküsü hakkında bilgi verilmelidir.

En önemlisi, ülkemizde pik yapması beklenen 2020 Nisan ayında mümkünse evden çıkmamalı ve bireysel izolasyonumuzu sağlamalıyız. Özellikle şu sıralar #EvdeKalTürkiye J

Covid-19 ve gebelik

Covid-19 salgını gebe kadınlar arasında özel kaygılara yol açabileceğinden, UNFPA bu gruba ait risklerle ilgili olarak sınırlı düzeyde kanıt olmasına karşın, önerilen önleyici tedbirler ve destekleyici tedavileri de listeledi. Bugüne kadar, gebe kadınların Covid-19 ile ilgili hassasiyetlerinin arttığına dair bilimsel bir kanıta rastlanmamıştır. Ancak, gebelik bazı gebe kadınların viral solunum yolu enfeksiyonlarına karşı daha hassas olacakları fiziksel değişimleri beraberinde getirmektedir. Solunum yolu hastalıkları olan gebe kadınlar, istenmeyen sonuçlarla ilgili riskin artmış olması nedeniyle en üst düzeyde öncelikle tedaviye alınmalıdır. Gebe kadınlar tüm yetişkinler için önerildiği şekilde enfeksiyondan korunmak için, öksüren ve hapşıran kişilerle yakın temastan kaçınmak, su ve sabunla elleri yıkamak ya da alkol bazlılarla ellerini silmek, öksürürken ve hapşırırken ağız ve burnu bir mendille ya da dirsek içleriyle kapamak ve et ve yumurtayı iyi pişirmek gibi bazı önleyici tedbirleri almalıdır. Bununla birlikte mevcut kanıtlar Covid-19 enfeksiyonu sonrası hamile kadınlar arasındaki hastalık şiddetinin, hamile olmayan yetişkin Covid-19 vakalarına benzer olduğunu ve hamilelik sırasında Covid-19 ile enfeksiyonun fetüste olumsuz bir etkisi olduğunu gösteren hiçbir veri olmadığını göstermektedir. Henüz Covid-19’un gebelik sırasında anneden bebeğe bulaştığına dair bir kanıt yoktur.

Covid-19 ve bebekli/emziren anneler

UNICEF’e göre, solunum yolu virüslerinin emzirme yolu ile geçtiğine dair kanıt olmadığı için emziren kadınlar yeni doğanlardan ayrılmamalıdır. Anneler, aşağıdaki önlemler uygulandığı sürece emzirmeye devam edebilir. Belirtilere sahip ve emzirebilen anneler çocuğunun yanındayken maske takmalıdır (besleme sırasında da), çocuklar ile temasa geçmeden önce ve sonra ellerini yıkamalıdır (besleme dahil olmak üzere), ve temasa geçilmiş yüzeyler temizlenmeli/dezenfekte edilmelidir. Eğer bir anne emziremeyecek kadar hastaysa, çocuğa temiz bir fincan ve/veya kaşık yardımıyla vermek üzere süt sağılması için cesaretlendirilmelidir, bu esnada maske giyilmeli, çocuk ile temasa geçmeden önce ve geçtikten sonra eller yıkanmalı ve temas edilen yüzeyler temizlenmeli/dezenfekte edilmelidir.

Maske, Covid-19’dan korur mu?

Belki de en sık tartışılan konulardan biridir maske konusu. Dünya genelinde virüsten korunmak için devam eden maske kullanımı tartışmalarına da değinen DSÖ genel direktörü Ghebreyesus, “Toplumlar düzeyinde maske kullanımı hakkında devam eden bir tartışma var. DSÖ, hastalar ve onlara bakan kişilerin tıbbi maske kullanmasını önermektedir. Bu durumlarda maskeler yalnızca diğer koruyucu önlemlerle birleştirildiğinde etkilidir.” diye konuştu.

ABD merkezli bilim haberleri sitesi Live Science’a konuşan Vanderbilt Üniversitesi Bulaşıcı Hastalıklar Uzmanı Dr. William Schaffner, sıradan ameliyat maskelerinin koronavirüse karşı etkili bir koruma sağlamadığını söylüyor. Virüse karşı koruma sağlayan maske türü ise N95 olarak bilinen bir tür. Maske adını, havadaki küçük parçacıkların en az yüzde 95’ini filtrelemesinden alıyor. Bu, ameliyat maskelerinden daha kalın ve kullanımı kolay olmayan bir maske. Schaffner bu nedenle şu aşamada N95 maskelerinin halk tarafından kullanılmasını tavsiye etmiyor. N95 maskelerinin etkili olması için takıldıktan sonra kontrol edilmesi ve maske ile yüz arasında en küçük bir boşluk bile kalmadığından emin olunması gerekiyor.

Schaffner, maskeyi bu şekilde takmanın nefes almayı zorlaştırdığını, insanın nefes vermek için bile çaba sarf etmek zorunda olduğunu, maskenin içinin nemlendiğini ve genel olarak klostrofobik bir his yarattığını belirtiyor. Bu tür maskeler, virüs taşıdığı düşünülen hastalarla ilgilenen doktorlar tarafından kullanılıyor. Schaffner “Bu maskeyi ihtiyaç duyduğumda yarım saat takabiliyorum. Fakat sonra karantina odasından çıkıp, biraz nefeslenme ihtiyacı duyuyorum. İşe ancak ondan sonra devam edebiliyorum” diyor. Dr. Schaffner’e göre sıradan ameliyat maskeleri ise doktorların ameliyat sırasında hastalarına bir bakteri veya virüs bulaştırmaması için kullanılıyor. Bu maskelerin etrafında boşluk olması nedeniyle kesin bir koruma mümkün değil. Etraftaki insanların öksürmeleri veya hapşırmaları sonucu ortaya çıkan sıvıların bir kişinin doğrudan solunum sistemine doğru savrulması durumunda ameliyat maskeleri bunu engelleyebilir. Fakat virüslerin havada daha küçük parçacıklarla seyahat edip ameliyat maskesinin etrafındaki boşluklardan solunum sistemine girmesini engelleyemez.

İngiltere’de yayımlanan Independent gazetesine konuşan İngiltere Kamu Sağlığı Kurumu’ndan Dr. Jake Dunning, halkın maske takmasının büyük bir fayda sağlayacağına dair çok az kanıt olduğunu belirtiyor. Independent, koronavirüsün bedene gözlerden girebileceğine dair uyarılara da dikkat çekerek maskenin bir garanti sağlamadığını vurguluyor.

Öte yandan Çin’in Vuhan kentinde yerel yöneticiler halkı, ameliyat maskesi takma çağrısı yapıyor. Bunun bir amacı da, virüse dair henüz belirti göstermeyen taşıyıcıların, farkında olmadan bunu başkalarına bulaştırmasının önüne geçmek. Independent’a konuşan Londra Hijyen ve Tropik Tıp Okulu’ndan Uluslararası Kamu Sağlığı Profesörü Jimmy Whitworth, “Maskelerin çok etkili olduğuna dair çok az kanıt var. Maskelerin en etkili olduğu nokta, hasta kişilerin takıp bunu başkalarına bulaştırma riskini azaltması” diyor.

Uzmanlar, virüsün henüz birkaç kişiyi etkilediği, ABD ve İngiltere gibi ülkelerde böylesi bir önleme ihtiyaç duyulmadığını belirtiyor. ABD’de yayımlanan Time dergisine konuşan Washington Üniversitesi Pandemik Salgınlara Hazırlık ve Küresel Sağlık Güvenliği Merkezi’nden Dr. Peter Rabinowitz, N95 türü maskelerin bu konuda eğitimli olmayan kişiler tarafından yüzde yüz güvenli bir şekilde takılmasının zor olduğunu, düzgün bir şekilde takılsa bile hareket halinde tekrar hava boşluklarına yol açabileceğini vurguluyor.

İngiltere’de yayımlanan Guardian gazetesi ise maskelerin etkinliği konusunda araştırma yapan İngiltere Sağlık ve Güvenlik Laboratuvarı’ndan mikrobiyolog Makison Booth’un 2008’deki bir çalışmasına atıfta bulunuyor. Booth bir deney düzeneği kurarak havadaki parçacıkların farklı maskeler tarafından ne kadar engellendiğini araştırmış, tüm maskelerin bir miktar virüsü engellemekte başarısız olduğu sonucuna ulaşmıştı. Araştırmada maskelerin virüse maruz kalma oranını altıda bire indirerek önemli bir koruma sağladığı fakat bunun yüzde yüz koruma anlamına gelmediği tespit edilmişti.

Maske, koronavirüs bulaşmasını engeller mi? Sorusunu sağlık uzmanları “Hayır” diye yanıtlıyor. Robert Koch Enstitüsü (RKI) yüz ve burnu kapatan maskelerin sağlıklı insanlara virüs bulaşmasını engellediğine ilişkin kesin bir verinin bulunmadığını açıkladı. Birmingham Üniversitesi’nden tıp profesörü KK Cheng’e göre de maskelerin koruyucu özelliği yok. Uzman, “Çok sayıda insan maske takmanın kendilerini koruyacağını sanıyor. Oysa bu yolla kendilerinden başkalarına bulaşma riskini azaltmış oluyorlar” diyor.

RKI Başkanı Lothar Wieler’e göre eğer kişi virüs taşıyorsa, hastalığı başkalarına bulaştırmamak için maske takması mantıklı bir davranış olur. Prof. Cheng ise maskenin, hastalık belirtisi göstermeyen, ancak koronavirüs taşıyan kişilerin bunları başkalarına bulaştırmalarında önleyeci olacağını belirterek, “Bazı hastalar semptom göstermeden başkalarına da bulaştırabiliyor” diye uyarıda bulunuyor.

El yapımı maskelerin kullanılması tavsiye ediliyor mu? sorusuna Prof. Cheng, “Hiç yoktan daha iyidir” diye yanıt veriyor. Nitekim, Cambridge Üniversitesi tarafından 2013 yılında yapılan bir araştırmadan çıkan sonuca göre insanların bir pandemi durumunda kendi diktikleri maskeleri kullanmaları “En son çözüm” olarak değerlendiriliyor. Aynı araştırmanın sonucunda el yapımı maskelerin “Hiç yoktan iyi” olduğu da belirtiliyor. Maskelerin nasıl dikileceğine ilişkin bilgileri ise internette bulmak mümkündür.

Berlin Charité Hastanesi’nde görev yapan Virolog Christian Drosten’e göre ağız ve burnu kaplayacak şekilde esneyen bir atkı ya da kumaş da koruyucu olabilir. Alman NDR radyosunda katıldığı bir programda bilgi veren Drosten, atkı veya diğer kumaşların ağız ve burnu örtecek şekilde birkaç kat yüze sarılmasını tavsiye etti. Drosten, bu yöntem sayesinde kişinin hapşırması ya da öksürmesi halinde etrafa olası virüslerin saçılmasının önüne geçilmesinin mümkün olabileceğini kaydetti.

DSÖ tarafından yapılan açıklamalara göre maske taşımak insanlarda yanlış bir korunma algısına yol açabilir. Kişiler maske takmak suretiyle virüslere karşı korunduklarını sanarak, aslında hastalanma risklerini artırabilirler. DSÖ bu nedenle maske takanların genel hijyen kurallarını ihmal etmemelerini, sürekli ellerini yıkamalarını, sosyal mesafeyi korumalarını ve risk grubundaki insanlardan uzak durmalarını öneriyor.

Yaz sıcaklığında Covid-19 salgını sona erer mi?

Oxford Üniversitesinden küresel sağlık araştırmaları profesörü Trudie Lang hem kendisinin hem de uzman virolog arkadaşlarının bu sorunun cevabını tam olarak bilmediklerini ve havanın ısınmasıyla bu virüsün ortadan kalkacağını söyleyenlerin gereksiz bir genelleme yaptıklarını düşündüklerini söylüyor. Virüsün insan vücudu dışında herhangi bir yüzeyde 4 güne kadar canlı kalabildiğini söyleyen uzmanların yanı sıra İngiltere’deki East Anglia Üniversitesinden Paul Hunter’ın da dâhil olduğu bazı araştırmacılar, bu yeni koronavirüsün daha sıcak ortamlarda fazla uzun yaşayamayacağını söylüyor. Konuyla ilgili başka senaryolar da var. Bunlardan biri koronavirüsün yaz mevsiminde yok olacağı ancak kış geldiğinde tekrar aktive olup belirli bölgelerde yayılabileceği. 2003 yılındaki SARS salgınında küresel çözüm çalışmalarına önderlik eden Londra Hijyen ve Tropikal Tıp Araştırmaları Merkezinden David Heymann, MERS koronavirüsün Suudi Arabistan’da çok sıcak olan Ağustos ayı içinde yayıldığına dikkat çekiyor. Gene aynı merkezden John Edmunds grip gibi hastalıkların yaz mevsiminde daha az yayılmasının bir nedenini insanların kapalı mekanlarda daha az zaman geçirmesine ve özellikle okulların kapanmış olmasına bağlıyor. Diğer yandan bazı uzmanlar ise grip gibi Covid-19’un da her yıl görülmesi konusunda endişe yaşıyorlar.

Covid-19 tanı kitleri

Covid-19 vaka tanımına uyan hastalarda solunum yolu numuneleri virüs PCR ile taranmalıdır. Ülkemizde de koronavirüsün hızlı tanısına yönelik bir kit geliştirildi. Sağlık Bakanlığı Ulusal Viroloji Laboratuvarı sorumlusu Doç. Dr. Gülay Korukoğlu, geliştirilen bu kit ile 90 dakikada sonuç alınabildiğini söylüyor. Ulusal Viroloji Laboratuvarında hâlihazırda bulunan Pankoronavirüs PCR (polimeraz chain reaction=polimeraz zincir reaksiyonu) isimli sisteme ekledikleri yeni problarla ve laboratuvarda üretilen enzimlerle, Covid-19’a neden olan koronavirüsün tespiti için tanı kiti geliştirildi ve uluslararası merkezlerden alınan pozitif virüs örnekleri ile kitin doğru çalışıp çalışmadığı test edildi. İlk test sonuçları pozitif olan kit Ulusal Viroloji Laboratuvarında rutin olarak kullanılmaya başlandı. Şu an herhangi bir koronavirüs şüphesi bu kit ile test edilebiliyor.

Sağlık Bakanlığı bünyesindeki Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü (HSGM) 31 Mart’ta, 81 ilin valiliğine gönderdiği resmi yazıyla, merkezlerin sayısının 44 ilde toplam 73’e çıkarıldığını duyurdu. Bu merkezler arasında özel hastaneler de yer almaktadır. Türkiye’de corona virüsü tespit edilmesinin ardından corona testinin uygulama şekli ve fiyatları merak konusu oldu. Diğer ülkelerde hızla yayılan ölümcül virüse karşı vatandaşlar corona virüsü testinin nasıl yapıldığını ve kaç para ödendiğini araştırıyor. ABD’de sigortası olan vatandaşlar için 600 Dolara mal olan testin Türkiye’deki ücretine ve nasıl uygulandığına ilişkin cevaplar, Bilim Kurulu üyesi Pof. Dr. Alpay Azap tarafından yanıtlandı. Azap Türkiye’de corona virüsü testlerinin maliyetinin devlet tarafından karşılandığını ve ücretsiz olduğunu söyledi. Testler için herhangi bir ücret alınmamaktadır.

İlk olarak Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan, tüm dünyada ve ülkemizde de önemli etkileri görülen Yeni Koronavirüs (COVID-19) Pandemisi için Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Hastanesinde yürütülen mücadelenin yanı sıra bilimsel ve akademik projelere de hız verildi. Bezmialem Vakıf Üniversitesi akademisyenlerinin de yer aldığı bilim insanlarından oluşan bir ekip tarafından hızlı tanı kiti geliştirmek için çalışmalara başlandı. 27 Mart 2020 tarihinde Rektör Prof. Dr. Rümeyza Kazancıoğlu’nun öncülüğünde ve Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Teknoloji ve Transfer Ofisi’nin yürütümünde ‘COVID-19 Salgının Önlenmesi, Tanı ve Tedavi Yaklaşımları Çevrimiçi Bilgi Günü ve Ortak Arama Toplantısı’ gerçekleştirildi. Bu gün kapsamında COVID-19 Salgınının Önlenmesi, Tanı ve Tedavi Yaklaşımları ile ilgili öneri proje sunumları ve fikir alışverişi yapıldı. Bilgi gününde sunumu yapılan hızlı tanı kiti için Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, Pamukkale Üniversitesi, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, İstanbul Gelişim Üniversitesi, Diamega Biotechnology’den oluşan ekip çalışmalara başladı.

Covid-19 Radyolojik tanı

AC tomografisi tanıda çok etkili bir araç olarak görülmektedir. En ağır bulgular semptom başlangıcından ortalama 10 gün sonra görülür. Hastalık ilerledikçe buzlu cam opasitelerinin sayı ve boyutunda artış, tutulan lobların sayısında artış, kaldırım taşı manzarası, multifokal konsolidasyonların gelişimi, interlobüler septal kalınlaşmalar, plevral efüzyon görülebilir. Genelde hastalığın ikinci haftasından sonra, hastaların %75’inde görüntüleme bulgularında gerileme bildirilmiştir.

Covid-19 ve Aşı

Şu an bilim dünyası aşı bulmaya ve salgını bir an önce durdurmaya odaklanmış durumda. Diğer birçok soğuk algınlığı virüslerinden farklı olarak, influenza virüsüne karsı aşı olma imkânı vardır. Nezle ve gribe neden olan çok sayıda virüs tipinin hızlı bir şekilde mutasyona uğraması, işe yarayabilecek bir aşının geliştirilmesini zorlaştırır ve bu gribe neden olan tüm virüslere karsı koruyucu bir aşının üretilmesini neredeyse imkânsız hâle getirir. Yine de bağışıklık sistemi zayıf olanlar ve yaşlılar için ölümcül potansiyele sahip grip için her yıl aşı geliştirilmeye devam ediliyor. DSÖ, ortaya çıkması muhtemel virüs tiplerini tahmin ederek grip aşılarının üretimini yönlendiriyor. Aşılar tam bir garanti olmasa da çoğu zaman koruma sağlıyor. Eğer yeni virüs türü tahmin edilenden farklı ise aşı daha az etkili olabiliyor.

Ancak yeni bir hastalık için bir aşı geliştirmek genellikle 2 ila 5 yıl zaman alır. Ancak küresel bir çabayla ve geçmişte koronavirüs aşısı (SARS/MERS gibi) geliştirme çalışmalarından öğrenilenlerle, araştırmacıların yeni koronavirüs için çok daha kısa sürede bir aşı geliştirilebileceği düşünülüyor. Şu an için hiçbir araştırma merkezinin tek basına koronavirüs için aşı geliştirme kapasitesi ya da imkânı yok.

Aşı geliştirme sürecinde pek çok kişinin tahmin ettiğinden daha çok aşama bulunuyor. Her şeyden önce virüsün konakçıdaki (insandaki) özelliklerini ve davranışını anlamak gerekiyor. Bunu yapabilmek için de önce bir hayvan modeline ihtiyaç duyuluyor. Daha sonra, potansiyel aşıların güvenli olduğundan ve vücuda zarar vermeden bağışıklık sistemini doğru şekilde uyardığından emin olmak gerekiyor. Klinik öncesi denilen testi başarıyla geçen aşılar, daha sonra insanlarda deneme çalışmaları yapma imkânına sahip araştırma merkezleri tarafından test ediliyor. Şu anki salgında aşıların nerede ve kimler tarafından test edileceğine henüz karar verilmediyse de bu tür aşıların genellikle mevcut salgın ortamındaki kurumlarda test edilmesinin ideal olduğu düşünülüyor. Son olarak, bir aşının güvenli ve etkili olduğu tespit edilirse gerekli onaylardan da geçmesi gerekiyor.

BCG (Bacillus Calmette-Guerin) aşısı ve Covid-19 ilişkisi

Ülkemizde Verem aşısı olarak bilinmektedir. Hastalık yapma gücü azaltılmış canlı bakteri aşısıdır. Cilt içine enjeksiyon ile uygulanır. BCG aşısı doğumdan itibaren yapılabilir, ancak uygulama kolaylığı, bağışıklamanın daha güçlü gelişmesi için 2 ayı doldurduğunda uygulanmalıdır. BCG aşısı, 3. aydan sonra yapılacaksa ppd ile TCT (cilt testi) yapıldıktan sonra sonucuna göre uygulanır. Kanser, kanser tedavisi ve kortizon içeren ilaç kullanımı vb. bağışıklık sisteminin baskılandığı durumlarda uygulanmamalıdır.

Aaron Miller ve ark’nın ‘Correlation between universal BCG vaccination policy and reduced morbidity and mortality for COVID-19: an epidemiological study’ makalesinde, BCG aşı uygulamasının virüs kapma düzeyini azalttığını, bu aşının koronavirüse karşı mücadelede başlıca araçlardan biri haline gelebileceği ifade ediliyor. ABD, İran, İtalya, Belçika, Hollanda ve bazı diğer Avrupa ülkelerinde BCG aşısının ya hiç ya da kısa süre önce uygulanmaya başladığına dikkat çeken araştırmacılar, bu ülkelerde vaka sayısının ve ölüm oranının dünya ortalamasına göre 4 kat daha fazla olduğuna dikkat çekti. https://www.medrxiv.org/content/10.1101/2020.03.24.20042937v1

Bill Gates ve Aşı

GAVI ; yani Aşı ve Bağışıklama İçin Küresel İşbirliği (Global Alliance for Vaccines and Immunization), 2000 yılında, DSÖ, UNICEF, Dünya Bankası, ulusal hükümetler, uluslararası kalkınma bankaları, hükümet dışı kuruluşlar, Bill ve Melinda Gates Vakfı, çocuk aşıları programı, sağlık için uygun teknoloji programı, vakıflar, halk sağlığı programları, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki aşı endüstrisinin temsilcilerinin bir araya gelmelerinden oluşan bir oluşumdur. Bu birlik, Bill ve Melinda Gates Vakfı tarafından bağışlanan 750 milyon dolar ile kurulan Aşı Vakfı’nın finans desteğiyle çalışmaya başlamış ve vakıf, Kanada, Danimarka, Hollanda, Norveç, İsveç, İngiltere, ABD hükümetlerinin katkılarıyla sermayesini 1 milyar dolara yükseltmiştir. GAVI 2000 yılından beri, yoksul ülkelere Aşı Vakfı aracılığıyla “yardım” etmektedir. Kişi başına gelirin 1000 dolardan az ve bağışıklama kapsayıcılığının %80’in altında olması, ülkeyi bu yardım için uygun kılmaktadır. GAVI neleri hedeflemektedir? Yola çıkış noktaları her çocuğun bağışıklanma hakkının olduğudur. Hedeflerinin arasında bağışıklama sistemlerinin geliştirilmesi, kapsayıcılığın arttırılması, yoksul ülkelerde hizmetin yürütülmesine yönelik sürdürülebilir finans mekanizmaları geliştirmek, yoksul ülkelere daha düşük fiyatla aşı satılması için çaba harcamak, bağışıklamayı “dış borç yaralarının sarılması da içinde yer almak üzere uluslararası kalkınma çabalarının bir ölçütü olarak kullanmak hedeflerinin arasında yer almaktadır. Bu küresel işbirliği hareketinin içinde Uluslararası Para Fonu’nun kardeşi Dünya Bankası da yer almasa, yaraları sarılacak dış borçları zaten bu kuruluşlar vermese, belki de bu ulvi amaçlara inanmak olanaklı olabilirdi. DSÖ, UNICEF ve Dünya Bankası üçlüsünün 2002 aşı ve bağışıklama raporlarında kamu sektörüne biçtikleri rol, hastalık yükünü tahmin etmek, yeni aşı talebini öngörmek ve aşı pazarını garantilemek konusunda çaba harcamasıdır. Bu üçlünün önerdiği çözüm; Aşı Vakfı, AIDS-Tüberküloz ve Sıtmayla Küresel Mücadele Vakfı gibi kuruluşların ucuz aşı fiyatları için lobicilik yapmasıdır! (ttb.org.tr)

The Telegraph gazetesine verdiği röportajda “Benim artık paraya ihtiyacım yok, ben Tanrı’nın işini yapıyorum!” diyen Gates, bu konuda David Rockefeller, Warren Buffett, Ted Turner, Michael Bloomberg ve George Soros gibi baronlardan destek gördüğünü saklamıyor.

https://www.telegraph.co.uk/technology/bill-gates/9812672/Bill-Gates-interview-I-have-no-use-for-money.-This-is-Gods-work.html

Tedavi

Viral enfeksiyonları tedavi etmenin iki yolu vardır. Birincisi virüslerin protein sentezini durdurarak çoğalmalarını önleyecek hap formunda küçük antiviral moleküller geliştirmektir. Ancak bilimcilere göre bu potansiyel ilaçların yüzde 99’u tedavide başarısız oluyor. İkinci yol ise, vücudumuzun patojenlere karsı kullandığı silahı yani antikorları kullanmak. Antikorlar, virüslere bağlanan ve yok olmalarını tetikleyen büyük proteinlerdir. İnsanlara yeni bir virüs bulaştığında, vücudun virüsle savaşmak için yeterli antikor üretmesi iki hafta sürebilir. Ama laboratuvar ortamında, hücre kültüründe yeterli antikor üretilerek hastaya enjekte edilmesi, hastanın bağışıklık sistemi devreye girinceye kadarki süre içerisinde bir çözüm sunabilir.

Antikorların küçük moleküllü ilaçlara göre yan etkilere neden olma olasılığı da daha düşüktür, çünkü antikorlar sadece virüslere bağlanıp onları etkisiz hâle getirirken, küçük moleküllü ilaçların böyle bir seçiciliği olmadığından vücutta pek çok başka şeye de bağlanabilirler. Bu nedenle bazı bilim insanlarına göre yeni koronavirüse karşı güvenli ve etkili antikorları çok hızlı bir şekilde bulmak, sonrasında da o antikorları yeterince hızlı bir şekilde ve yeterli miktarda üretebilmeyi başarmak salgını durdurmak için bir çözüm olabilir.

Aslında, Çin’de bir ekip 2003’de SARS salgınına neden olan koronavirüse karşı kullanılan antikorları test etti ve yeni koronavirüse de bağlanan bir antikor buldu. Ancak Fudan Üniversitesi’ndeki ekip lideri Tianlei Ying, hayvanlarda ve insanlarda testlere başlamak için antikorun yeterli miktarda üretilmesinin bir veya iki ay sürebileceğini belirtti. Diğer yandan tedavi için umut olabilecek birkaç mevcut küçük moleküllü ilaç da var. Örneğin, ABD’li bir ilaç firması, Ebola’yı tedavi etmek için geliştirdikleri ve insanlarda güvenlik testlerini geçen deneysel bir antiviralin koronavirüse karsı etkili olabileceğini söylüyor. Diğer yandan HIV’i tedavi etmek için geliştirilmiş ve insan kullanımı için onaylanmış iki ilacın SARS veya MERS ile enfekte olmuş kişilerde hastalık şiddetini ve ölümlerini azalttığı görülmüş. Salgının merkezi olan Wuhan’daki doktorlar, bu iki ilacın randomize kontrollü bir denemesini başlattılar.

Türkiye’de de antikor ile ilgili çalışmalar başlatılmış olup 2020 Nisan ayında uygulanmaya başlanacağı bildirildi. Basından-Kök hücre ve yapay deri çalışmalarıyla dünya çapında tanınan Prof. Dr. Ercüment Ovalı “28 kahraman Türk çocuğu” dediği ekibiyle birlikte laboratuvara girdi. Ovalı ve ekibi hazırladıkları projeyi Sağlık Bakanlığı’na sundu. Prof. Dr. Ercüment Ovalı ve ekibi koronavirüs vakalarının, hastalığı yenen insanların kanındaki antikorlar aracılığı ile tedavi edilebilmesi için proje hazırladı. Ovalı yaptıkları çalışmayı şöyle anlatmıştı: “Tedavi ile ilgili 4 proje hazırlamıştık. Çok kişinin bir arada olmaması için personel sayısını azalttık. İçlerinden biri, bir gün evvel beni aradı ve ‘Hocam kanıma dokunuyor, biz böyle evde elimiz kolumuz bağlı duracak mıyız? Öleceksek de adam gibi ölelim’ dedi. ‘Ne yapmak istiyorsun? İnsanların kaçtığı bir virüsü milyonlarca defa laboratuvarda çalışacaksın ve sadece 15 santim ötende olacak. Hepiniz hayatınızdan olursunuz’ dedim. ‘Ben varım’ dedi. Sabah baktım bütün ekip toplanmış. Sadece başarmak için geldiler ve Türkiye’de bizim gibi bir sürü ekip var. Biz bunlardan biriyiz.”

Covid-19 için spesifik bir antiviral tedavi olmaması, viral kinetiğinin bilinmemesi nedeni ile uygulanan tedavi destekleyici, ikincil enfeksiyonları ve komplikasyonları önlemeye yöneliktir.

Koronavirüs Pandemisi ve Tedavi;

 Solunum sıkıntısı, hipoksemi ve şok hastalarına ek oksijen tedavisi önerilmektedir.

 Şok bulgusu olmadığında Ağır Akut Solunum Yolu Enfeksiyonu (SARI) hastalarında konservatif sıvı tedavisi önerilmektedir.

 SARI’ye neden olabilecek olası patojenlere yönelik ampirik antimikrobiyaller (antibiyotikler, influenza nöraminidaz inhibitörleri, antifungaller) önerilmektedir. Sepsisli hastalara hasta değerlendirmesinden sonraki ilk bir saat içinde antimikrobiyallerin verilmesi sağlanmalıdır.

 Başka bir nedenle endike olmadığı sürece viral pnömoninin veya Akut Solunum Sıkıntısı Sendromu‘nun (ARDS) tedavisi için rutin olarak sistemik kortikosteroid verilmemelidir. Çünkü gözlemsel çalışmalar SARS hastalarında uygulanan kortikosteroidlerin sağkalım yararı sağlamadığı ancak olası zararların olabileceği (avasküler nekroz, psikoz, diyabet ve gecikmiş viral klirens) rapor edilmiştir.

 SARI hastaları hızlı ilerleyen solunum yetmezliği ve sepsis açısından yakından izlenmeli ve gerekli durumlarda destekleyici tedavi uygulanmalıdır.

 Kritik hastalıkların yönetiminde eşlik eden hastalıklar yönünden yakından takibi çok önemlidir.

Sağlık Bakanlığı’nın Covid-19 enfeksiyonlu erişkinler için tedavi önerileri aşağıda yer almaktadır.

Covid-19 ön tanısı ile başvuran pnömoni ve ağır pnömonisi olan hastalarda, bakteriler ve diğer virüsler dikkate alınarak ampirik tedavi planlanır. Ampirik tedavide kullanılacak antibiyotiğin seçimi hastanın klinik durumuna (toplum kökenli pnömoni, sağlık bakımı ilişkili pnömoni, sepsis durumu, komorbiditeler, immünsüpresyon, son 3 ayda sağlık bakımı için başvuru, önceden antibiyotik kullanımı) lokal epidemiyolojik verilere ve tedavi rehberlerine göre yapılır. Antibiyotik tedavisi atipik pnömoniyi de içerecek şekilde (beta-laktam antibiyotik+makrolid veya solunum kinolonu) planlanmalıdır.

Covid-19 tanısı kesinleşen hastalarda, ek bakteriyel bir patojenin varlığına ilişkin klinik veya laboratuvar bulgusu olmadığı sürece, azitromisin dışındaki antibakteriyeller kesilmelidir. Viral pnömoni düşünülen hastalarda oseltamivir de tedaviye eklenmelidir. Günümüzde Covid-19 için güvenilirliği ve etkinliği kanıtlanmış spesifik bir antiviral tedavi bulunmamaktadır. Bu hastalığa etkili bir antiviral tedavi bulabilmek amacıyla şu anda çok sayıda ilaçla 100’den fazla randomize kontrollü çalışma yapılmakta, bir kısmının önümüzdeki aylar içinde sonuçlarının açıklanması beklenmektedir.

Antivirallerin randomize kontrollü çalışmalar çerçevesinde kullanımının daha akılcı olduğu bildirilmekle birlikte, içinde bulunulan durumun aciliyeti nedeniyle etkili olabileceği yönünde sınırlı da olsa kanıt bulunan antiviraller tüm dünyada yaygın bir şekilde bu hastaların tedavisi amacıyla kullanılmaktadır. SARS’tan ve influenzadan elde edilen veriler, antiviral tedavinin erken başlanmasının daha yararlı olduğunu düşündürmektedir. Bu nedenle olası Covid-19 tanısı konulan semptomatik hastalardan akciğer grafisi veya toraks BT görüntülemesinde viral pnömoniyle uyumlu tutulum saptananlara ve kesin Covid-19 tanısı konulan en az ateş semptomu olan semptomatik hastaların tümüne antiviral tedavinin hemen başlanması önerilmiştir. Covid-19 hastalarında antivirallerin kombine kullanımı, hasta bazında ve var olan ilgili literatürün tümü değerlendirilerek düşünülmeli, kullanılan ilaçların etkileşimleri ve istenmeyen etkileri konusunda tedbirli olunmalıdır. Burada Covid-19’un antiviral tedavisi konusunda yapılan öneriler, mevcut tüm kanıtların ve devam eden klinik çalışma protokollerinin değerlendirilmesiyle, kanıt olmayan durumlarda konunun uzmanlarının görüşleri doğrultusunda oluşturulmuştur. Covid-19’un antiviral tedavisi konusunda yayımlanacak çalışmaların sonuçlarına göre bu önerilerin güncellenmesine devam edilecektir.

Çocuklarla ilgili COVID-19 enfeksiyonuna yönelik tedaviler ile ilgili, bugün için bilimsel kanıt düzeyi yeterli olan veri bulunmamaktadır. Bu nedenle çocuklarla ilgili Covid-19 tedavi önerileri erişkin çalışmalarına göre değerlendirilmeli ve çocuk hastanın durumuna göre planlanmalıdır. Covid-19 salgının başından itibaren, 22 Mart 2020 tarihine kadar, dünya genelinde 0 – 9 yaş arasında ölüm görülmemiştir. Daha büyük çocuklarda, 10 – 19 yaş arasında ise %0.2 ölüm bildirimi yapılmıştır. Bu rakamlar ve bugüne kadar paylaşılan veriler değerlendirildiğinde, çocuklarda klinik tablonun daha hafif seyirli olduğu görülmektedir. Ayrıca, çocuklarda ilaçların olası yan etkileri de tedavi kararı verirken göz önüne alınmalıdır. Bugün için çocukluk çağında tedavi her bir hasta için ayrı değerlendirilmeli ve olası ağır vakalarda planlanmalıdır.

Covid-19 tanısıyla tedavi görüp iyileşen hastaların hastaneden taburcu edildikten sonra 14 gün boyunca ev karantinasında bulunması öneriliyor.

Korona karşıtı ya da farklı görüşler (coronagercegi.com)

Prof. Dr. Sucharit Bhakdi, Mikrobiyoloji uzmanı. Mainz de Johannes Gutenberg Üniversitesinde profesör ve Tıbbi mikrobiyoloji ve Hijyen enstitüsünün başkanıydı ayrıca Alman tarihinde en çok alıntı yapılan araştırma bilim adamıdır.

Yeni virüsle, 1 milyon enfektenin önümüzdeki 100 gün boyunca günde 30 ölüme yol açacağından korkuyoruz. Fakat “normal koronavirüs (covid-19 olmayan)” testi pozitif olan 20, 30, 40 veya 100 hastanın her gün ölmekte olduğunun farkında değiliz. [Hükümetin COVID19 önlemleri] garip, saçma ve çok tehlikelidir. Milyonlarca insanın yaşam beklentisi kısalıyor. Dünya ekonomisi üzerindeki korkunç etki, sayısız insanın varlığını tehdit ediyor. Tıbbi bakımdan ise sonuçları çok çarpıcıdır. Zaten ihtiyacı olan hastalara yönelik hizmetler azaltılmış, ameliyatlar iptal edilmiş, hastane personeli azalmaktadır. Bütün bunlar tüm toplumumuzu derinden etkileyecektir. https://www.youtube.com/channel/UCgjxQLDkeoa-uJu4sE0eNrg

Dr. Wolfgang Wodarg, Akciğer ve solunum yolları konusunda uzman Alman hekimdir. Politikacı Avrupa konseyi parlementerler birliği eski başkanıdır.

2009 yılında Domuz Gribi Pandemisine karşı Avrupa’da iddia edilen çıkar çatışmalarını araştırmaya yönelik bir soruşturma talep etmiştir. Politikacılar, kurumları için kaynak (finansman) bulmak için göz önünde olmak isteyen bilim adamları ile sınanmaktadırlar. Şu anda dikkatlerden kaçan şey mantıklı bir bakış açısının ortadan kalkmasıdır. Sormamız gereken sorular şunlardır: Bu virüsün tehlikeli olduğuna nasıl karar verdiniz? Önceden bu durum nasıldı? Geçen sene de aynı durum meydana gelmemiş miydi? Bu gerçekten yeni bir durum mu? Bunlar gözden kaçmaktadır. https://www.youtube.com/watch?v=1blHoZP5rNE

Prof. Dr. Joel Kettner, Manitoba Üniversitesi Toplum Sağlığı Bilimleri’nde profesör ve cerrah, Manitoba Eyaleti Halk Sağlığı Başkanı ve Uluslararası Enfeksiyon Hastalıkları Merkezi Müdürü.

Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim. Pandemi hakkında konuşmuyorum, çünkü her yıl bir tane olmak üzere 30 tanesini gördüm. Buna grip denir. Ve diğer solunum yolu hastalıkları virüsleri, ne olduklarını her zaman bilmiyoruz. Ama bu reaksiyonu hiç görmedim ve nedenini anlamaya çalışıyorum. Halka verilen mesajlar bakımından endişeleniyorum, insanlarla temas kurma, insanlarla aynı alanda olma, ellerini sıkma, insanlarla toplantı yapma korkusu hakkında endişeliyim. Bununla ilgili birçok sonuç için endişeleniyorum. Şimdiye kadar en fazla vaka ve ölümün yaşandığı Hubei eyaletinde, bildirilen gerçek vaka sayısı 1000 kişi başına 1 ve bildirilen gerçek ölüm oranı 20.000’de 1’dir. Belki de bu, olaylara farklı bir bakış açısı ile bakmaya yardımcı olabilir. https://www.youtube.com/watch?v=myJONz-1cME

Prof. Dr. John Ioannidis, Stanford Üniversitesi Tıp fakültesi Sağlık Araştırma ve Biyomedikal Veri Bilimleri’nde Tıp Profesörü, Stanford Üniversitesi Beşeri Bilimler Fakültesinde İstatistik Profesörü. Stanford Önlem Araştırma Merkezi Müdürü ve Stanford Üniversitesi Meta araştırma Yenilik Merkezinde eş başkandır. Ayrıca Avrupa Klinik araştırmalar dergisinde baş editördür. Ionnia Tıp Fakültesinde Hijyen ve Salgın Hastalıklar Departmanında başkandı ayrıca Tufts Tıp Fakültesinde yardımcı doçentti. Hekim bilimci ve bir yazar olarak kanıta dayalı tıp, salgın hastalıklar veri bilimleri ve klinik araştırmalara katkılarda bulunmuştur. Buna ek olarak Meta araştırmalar alanında öncülük etmiştir. Basılı birçok araştırmanın iyi bilimsel kanıt standartlarını karşılamadığını göstermiştir.

SARS-CoV-2 (Koronavirüs) için test edilmiş hastalar orantısız olarak ciddi semptomları ve kötü sonuçları olan hastalardır. Çoğu sağlık sistemi sınırlı test kapasitesine sahip olduğundan, seçim yanlılığı yakın gelecekte daha da kötüleşebilir. Kapalı bir nüfusun tümünün test edildiği durumlardan biri Diamond Princess gemisi ve karantina yolcularıydı. Vaka ölüm oranı % 1’di, ancak bu, Covid-19’dan ölüm oranının çok daha yüksek olduğu, büyük ölçüde yaşlı bir popülasyondu. Covid-19 vakası ölüm oranı bu kadar düşük olabilir mi? Hayır, bazıları yaşlı insanlarda, yüksek orana işaret ediyor. Bununla birlikte, onlarca yıldır bilinen hafif veya soğuk algınlığı tipi koronavirüsler bile bakım evlerinde yaşlıları enfekte ettiğinde vaka ölüm oranları % 8’e kadar çıkabilmektedir. Orada yeni bir virüs hakkında bilgimiz olmasaydı ve PCR testleri olan bireyleri kontrol etmemiş olsaydık, “grip benzeri hastalıklara” bağlı toplam ölümlerin sayısı bu yıl olağandışı görünmüyordu. En fazla, bu gribin bu sezon ortalamadan biraz daha kötü göründüğünü rastgele belirtmiş olabiliriz. https://www.youtube.com/watch?v=d6MZy-2fcBw

Dr, Yoram Lass, İsrailli hekim, politikacı ve Sağlık Bakanlığı eski Genel Müdürüdür ayrıca Tel Aviv Üniversitesi Tıp Fakültesinde yardımcı Dekan olarak çalışmış, 1980’lerde Bilime dayalı bir televizyon programı olan Tatzpit’i sunmuştur.

İtalya, herhangi bir Avrupa ülkesinin üç katından fazla, solunum problemlerinde muazzam morbiditesi (hastalık oranı) ile bilinir. ABD’de düzenli bir grip mevsiminde yaklaşık 40.000 kişi ölüyor ve şimdiye kadar çoğu Washington, Kirkland’daki bir bakımevinde 40-50 kişi koronavirüsten öldü. Her ülkede, koronavirüsten ölenlere kıyasla normal (mevsimsel) gripten daha fazla insan ölmektedir. Hepimizin unuttuğu çok güzel bir örnek var: 2009’daki domuz gribi. Meksika’dan dünyaya ulaşan bir virüstü ve bu gribe karşı herhangi bir aşı uygulanmadı. Ama o da ne? O zamanlar Facebook yoktu ya da belki de vardı ama hala emekleme dönemindeydi. Koronavirüs, aksine, halkla ilişkileri olan bir virüstür. Hükümetlerin virüsü bitirebileceğini düşünen kişiler tamamen yanılmaktadırlar. https://www.youtube.com/watch?v=2ENtDsUurX4

Prof. Dr. Pietro Vernazza, İsviçreli Tıp doktoru St. Gallen Cantonal Hastanesinde enfeksiyon hastalıklarında uzman ve Sağlık politikası Profesörü.

İtalya’dan bize ulaşan güvenilir veriler ve Çin’deki yayılımı inceleyen ünlü bilim dergisi Science’da yayınlanan epidemiyologların bir çalışması bulunmaktadır. Bu, tüm enfeksiyonların yaklaşık yüzde 85’inin kimsenin enfeksiyonu fark etmeden meydana geldiğini açıkça ortaya koymaktadır. Ölen hastaların yüzde 90’ının 70 yaşın üzerinde olduğu, bunların %50’sinin de 80 yaşın üzerinde olduğu belirtilmiştir. İtalya’da, “Science” dergisinin bulgularına göre, teşhis edilen her on kişiden biri ölüyor, bu da istatistiksel olarak enfekte olan her 1000 kişiden biri demektir. Her bir vaka trajiktir, ancak sıklıkla – grip mevsimine benzer şekilde – yaşamlarının sonunda olan insanları etkiler. Eğer okulları kapatırsak, çocukların hızlı bir şekilde bağışıklık kazanmalarına engel oluruz. Bilimsel verileri politik kararlara daha iyi bir şekilde entegre etmeliyiz. https://www.youtube.com/watch?v=0gevfM5BYr4

Frank Ulrich Montgomery, Alman Radyolog, Dünya Tıp Birliği başkan vekili ve Alman Tıp Birliği eski başkanı.

Ben bir karantina hayranı değilim. Böyle bir şey empoze eden herkes, ne zaman ve nasıl tekrar karantinanın kaldırılacağını da söylemelidir. Virüsün uzun süre bizimle olacağını varsaymamız gerektiğinden, ne zaman normale döneceğimizi merak ediyorum? Okulları ve kreşleri yıl sonuna kadar kapalı tutamazsınız. Çünkü aşı olana kadar en azından bu kadar zaman alacak. İtalya karantina uygulamıştır ama bu ters tepmiştir. Hastanelerdeki kapasite sınırlarına ulaştılar, ancak karantina içinde virüs yayılmasını yavaşlatamadılar. https://www.youtube.com/watch?v=hMqzvsq8m9U

Prof. Hendrik Streeck, Alman HIV araştırmacısı, salgın hastalık uzmanı ve klinik trialist. Viroloji Profesörü Bonn Üniversitesi HIV araştırma ve Vİroloji enstitüsünde müdür.

Yeni patojen o kadar tehlikeli değil, Sars-1’den bile daha az tehlikeli. Özel olan, Sars-CoV-2’nin üst boğaz bölgesinde çoğalması ve bu nedenle virüsün boğazdan boğaza sıçraması nedeniyle çok daha bulaşıcı olmasıdır. Ama bu da bir avantaj: Sars-1 akciğerlerde çoğaldığından, bulaşıcı değil, ama kesinlikle akciğerlere biniyor, bu da onu daha tehlikeli hale getiriyor. Ayrıca, Almanya’daki Sars-CoV-2 ölümlerinin sadece yaşlı insanlar olduğunu da dikkate almalısınız. Örneğin Heinsberg’de, daha önce hastalığı olan 78 yaşında bir erkek kalp yetmezliğinden ve Sars-2 akciğer tutulumu olmadan öldü. Enfekte olduğu için doğal olarak Covid 19 istatistiklerinde yer alıyor. Ancak soru, Sars-2 olmadan bile ölüp ölmeyeceğidir. https://www.youtube.com/watch?v=vYV3qAjkCAI

Dr. Yanis Roussel, Enfeksiyon hastalıkları takımı, Fransa Hükumeti için gelecek için yatırımlar programı çerçevesinde korona virus ölüm oranları hakkında emsal değerlendirme çalışması yürütüyor.

SARS-CoV-2 muhtemelen abartılmaktadır. Her yıl 2.6 milyon insanın solunum yolu enfeksiyonlarından öldüğünü bilmekle beraber, SARS-CoV-2 hakkında çalışmalar yapılırken 4000’den az ölüm belirtilmiştir. Diğer koronavirüslerin sistematik çalışmalarının (henüz SARS-CoV-2 için değil), asemptomatik taşıyıcıların yüzdesinin semptomatik hastaların yüzdesine eşit veya daha yüksek olduğu unutulmamalıdır. SARS-CoV-2 için aynı veriler yakında mevcut olabilir ve bu da bu spesifik patolojiyle ilişkili göreceli riski daha da azaltacaktır.

https://www.youtube.com/watch?v=pb8Q1yr2cjo

Dr David L. Katz, Amerikalı hekim, Yale üniversitesi önlem araştırma merkezi kurucu müdürü.

Normal yaşamın neredeyse tamamen ortadan kalkmasından – okullar ve işletmeler kapandı, toplantılar yasaklandı – sosyal, ekonomik ve halk sağlığı sonuçlarından, virüsün doğrudan yayılmasından (bulaşmasından) daha tehlikeli olacağı için derinden endişeliyim. Borsa eskisi gibi olacaktır, ancak birçok işletme asla geri dönmeyecek. Ortaya çıkması muhtemel işsizlik, yoksulluk ve umutsuzluk halk sağlığı için büyük sorunlar ortaya çıkaracaktır.

https://www.youtube.com/watch?v=NYP7k7qU994

Prof. Michael T. Osterholm, Minnesota Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Araştırma Politikası Merkezinde Müdür ve yönetim kurulu üyesi profesördür.

Ofislerin, okulların, ulaşım sistemlerinin, restoranların, otellerin, mağazaların, tiyatroların, konser salonlarının, spor etkinliklerinin ve diğer mekanların süresiz olarak kapatılmasının ve tüm çalışanlarının işsiz bırakılmasının etkisini düşünün. Muhtemel sonuç sadece bir depresyon değil, bir aşı hazır olmadan veya doğal bağışıklık alınmadan çok önce kalıcı olarak kaybedilen sayısız işle birlikte tam bir ekonomik çöküş olacaktır. En iyi alternatif, ciddi hastalık riski düşük olanların çalışmaya devam etmesine, iş ve üretim faaliyetlerini sürdürmesine ve toplumu “yönetmesine” izin verirken, aynı zamanda daha yüksek riskli kişilere fiziksel uzaklaşma ve sosyal mesafe yoluyla kendilerini korumalarını tavsiye edecektir. Bu savaş planıyla, hayatlarımızın dayandığı finansal yapıyı yok etmeden yavaş yavaş dokunulmazlık kurabiliriz.

https://www.youtube.com/watch?v=YC51eRe25UY

Prof. Dr. Peter Goetzsche, Kopenhag Üniversitesinde Klinik Araştırma Tasarımı ve Analizi Profesörü, Cochrane İTıp işbirliği kurucusudur. Tıpta yozlaşma ve ilaç şirketlerinin gücü üzerine çeşitli kitaplar yazmıştır.

Asıl sorunumuz, hiç kimsenin çok acımasız önlemler için başını belaya sokmamasıdır. Sadece çok az şey yaparlarsa başları derde girer. Yani politikacılar ve halk sağlığı ile çalışanlar yapmaları gerekenden daha fazlasını yapıyorlar. 2009 influenza pandemisi sırasında böyle bir acımasız önlem uygulanmadı ve her yıl kış olduğu için, her yıl olduğu gibi her kış uygulanamaz. Tüm dünyayı kalıcı olarak kapatamayız. Salgının çok önce azaldığı ortaya çıkarsa, bunun için kredi almak isteyen bir sıra insan olacak. Ve bir dahaki sefere acımasız önlemlerin tekrar uygulanacağından emin olabiliriz. Ama kaplanlar hakkındaki şakayı hatırla. “Neden kornayı üflüyorsun?” “Kaplanları uzak tutmak için.” “Ama burada kaplan yok.” “İşte gördün mü!”.

https://www.youtube.com/watch?v=0gevfM5BYr4&t=21s

Abdullah Çiftçi, Stratejist.

Koronavirüs “Dijital Dünyaya Entegre” için kurgulanan sosyal bir deney dedi. Olayın formatı, insanların bunu anlaması için müsait değil. Bunu çözmek için, ileri düzey bilim ve teknoloji bilgisi, aynı zamanda tarih, mitoloji, ezoterik örgüt bilgisi, finans ve paranın tarihi bilgisi lazım. İnsanların mevcut bilgisi bu durumu anlamaya yetmez. Daha filozofik bir bakış açısı lazım. İnsanlar bilimsel olarak çok alt dalda uzmanlaştığı için bütünü yakalayamıyor, parça içinde kaybolup gidiyor. Dünyada şu anda çok ciddi bir panik ve korku var. İnsanların davranışları ve alışkanlıkları değişiyor. İnsanlar evlerine kapanıyor, artık el sıkışırken çekiniyor, ayaklarını tokuşturarak selamlaşanlar var. Mesela Fransa Cumhurbaşkanı Macron, yaşlılara dokunmayın diyor. Yani sosyoloji de değişiyor. Olayların hepsinin cevabını soru sorarak alırız. Benim bu konuda 2016 yılında paylaştığım bazı bilgiler vardı. Eğer dijital topluma geçilecekse, bu ancak salgınla olur demiştim o dönemde. Şuan dünya, Blockchain tabanlı dijital topluma geçme evresinde. Bugünkü 21. Yüzyıl toplumu, yani 4. Sanayi Devrimi toplumu, tarihten bugüne kadar gelen alışkanlıkları, kültürü, dini, dili, alfabeyi, yaşam şeklini ve insan fıtratını değiştirebilecek nitelikte. Yani, bir akıl dünyayı yeniden dizayn ediyor diyebiliriz. https://www.yenihaberden.com/abdullah-ciftci-koronavirus-dijital-dunyaya-entegre-icin-kurgulanan-sosyal-bir-dene-1449564h.htm

Koronavirüs Pandemisi Basında

02.04.2020- Korona virüs salgını nedeniyle gezegenimizin dört bir yanında on milyonlarca kişi evlerine kapanmak zorunda kaldı. İngiliz Daily Mail gazetesinde yer alan habere göre bu da dünyayı daha sessiz bir yer haline getirdi. British Geological Durvey’den elde edilen verileri inceleyen bilim insanları korona virüs salgını sonrası dünya yüzeyinin titreşim miktarında ciddi bir azalma gözlemlendi.

02.04.2020- Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan corona virüsü salgınının ardından Avrupa’da deyim yerindeyse ‘maske savaşı’ başladı. Çekya, İtalya’ya giden acil yardım malzemesi dolu TIR’lara el koyarak startı verirken, İtalya, Yunanistan’a ve Libya’ya giden acil yardım malzemelerine el koydu. Avrupa’nın utandıran hamlelerine sonuncu halkayı Fransa ekledi. Fransa, İspanya ve İtalya’ya giden malzemelere el koydu.

02.04.2020- Korona virüsüyle mücadele eden ve hastanede görev yapan doktor kız arkadaşını öldüren Pace, cinayetin ardından polisi aradı. 27 yaşındaki Quaranta’nın cansız bedenini evde bulan polis, Pace’in de bileğinde kesikler olduğunu ve intihar etmeye çalıştığını ifade etti. Yapılan incelemelerin ardından Pace ve öldürdüğü doktor kız arkadaşı Quaranta, görev yaptıkları hastaneye götürüldü. Meslektaşları tarafından yapılan testler sonucu ikisinde de korona virüsüne rastlanmadığı açıklandı.

02.04.2020- Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık günlerdir herkesin beklediği müjdeyi verdi. Corona virüsü tedavisinde şu anda bilimin elindeki en önemli silahlardan biri olan “pasif antikor” tedavisi için iyileşmiş hastalardan kan bağışı alımları 10 gün sonra başlanıyor. Dr. Kınık, tüm hazırlıkların tamamlandığını, ilk etapta salgının yoğun görüldüğü 10 ilde bağışçılardan kan alınmasına başlanacağını söyledi.

02.04.2020- Peru’da da koronavirüs için yeni önlemler kapsamında kadın ve erkeklerin farklı günlerde sokağa çıkması kararı alındı. Peru Devlet Başkanı Martn Vizcarra açıklamasında, “Pazartesi, çarşamba ve cuma günleri sadece erkekler; salı, perşembe ve cumartesi günleri ise sadece kadınlar sokağa çıkabilecek. Pazar günleri ise kimse çıkamayacak” dedi. Kadın ve erkeklerin farklı günlerde sokağa çıkması kararı 12 Nisan’a kadar uygulanacak.

02.04.2020- Rusya Doktorlar Birliği Sendikası Başkanı Anastasiya Vasilyeva geçtiğimiz 20 Mart’ta sosyal medya üzerinden görüntülü bir paylaşım yaparak korona virüs salgınının gerçek boyutunun gizlendiğini ve vakaların kayıtlara “zatürre” olarak geçirildiğini iddia etti. Sendika Başkanı Vasilyeva’nın söz konusu iddiası hem ülkede hem de dünyada Rusya’nın korona virüsü ile ilgili mücadelesinde soru işaretlerine neden oldu. Doktorlara koruma ekipmanlarının verilmediğini ve yetkililerin korona virüsü kelimesini kullanmaya kaçındığını da öne süren Vasilyeva, gece saatlerinde polis tarafından gözaltına alındı.

02.04.2020- Kızılay Başkanı Kınık, iyileşmiş Covid-19 hastalarından alınan plazma kan ürünüyle tedavinin yaklaşık 10 gün sonra başlayacağını duyurdu.

02.04.2020- Dünya corona virüs salgınıyla savaşını sürdürüyor; vaka sayısı bir milyona yaklaştı, 47 binin üzerinde can kaybı var. İspanya’da Covid-19 salgınından hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 950 artarak 10 bin 3’e çıktı. İran’da ise can kaybı 3 bin 160’a yükseldi. Dünya genelinde iyileşenlerin sayısı ise 200 bini aştı. Suudi Arabistan Mekke ve Medine’de sokağa çıkma yasağı ilan etti. ABD’de 24 saatte 1047 kişi hayatını kaybetti. Böylece corona salgınında ilk defa bir günde aynı ülkede binden fazla ölüm yaşandı.

02.04.2020- ABD’de işsizlik sigortasına iki haftada 10 milyon kişi başvurdu. ABD Çalışma Bakanlığı, işsizlik sigortasına başvuranların sayısının bir haftada ikiye katlanarak 6,6 milyona çıktığını açıkladı. Bir önceki hafta, işsizlik sigortasına 3,3 milyon kişi başvurmuştu. Amerikan tarihinde rekor sayıda kişinin işsizlik sigortasına başvurduğu kaydediliyor. Koronavirüs salgınından önce rekor, 1982 yılında 695.000 kişinin başvurduğu haftada kırılmıştı.

02.04.2020- İstanbul Çapa Tıp Fakültesi dahiliye bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu’nun dün koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetmesiyle, Türkiye’de Covid-19’a karşı mücadele eden sağlık çalışanları arasında ilk ölüm gerçekleşmiş oldu, hasta ve yoğun bakımdaki sağlık çalışanı sayısı ise artıyor. BBC Türkçe’ye açıklama yapan Çapa Tıp Fakültesi Dekanlığı, hayatını kaybeden toplam 3 doktorun olduğu iddiasını yalanladı. Türk Tabipleri Birliği (TTB) de hastalara müdahale eden sağlık çalışanları arasında henüz başka ölümün olmadığını, ancak hasta sağlık çalışanı sayısının resmi rakamlardan fazla olduğunu kaydetti.

02.04.2020- Burju İleri, Youtube üzerinden İsveç’teki yaşamı anlatan ve İsveççe öğreten bir filolog. Koronavirüs salgınını beş yıldır ikamet ettiği İsveç’in Katrineholm kentinde yaşıyor; hayatının salgın öncesinden pek de farklı olmadığını söylüyor. Düzenli spora gidiyor, acele etmeden alışverişini yapıyor. Uzun kış aylarından sonra havaların ısınmasıyla birlikte sokakların tadını çıkartıyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde koronavirüsten korunmak için tecrit ve gönüllü karantina uygulanırken İsveç’te hayat normale yakın seyrediyor.

02.04.2020- Hindistan’da hükümet, Covid-19 hastası biriyle karşılaşınca uyarı veren yeni bir cep telefonu uygulaması geliştirdi. Aarogya Setu adlı uygulama, Covid-19 hastası birine yaklaşan bireylerin risk altında olup olmadıklarını tespit etmek için Bluetooth ve konum verilerini kullanacak. Uygulama, kullanıcının testinin pozitif çıkması veya koronavirüslü birine yaklaşması durumunda verileri hükümetle paylaşabilecek. İsim ve kimlik numaraları kamuyla paylaşılmayacak ama bu bilgileri de kaydedecek. Ayrıca, cinsiyet, seyahat geçmişi ve bireyin sigara içip içmediği gibi bilgileri de toplayacak.

02.04.2020- İspanya’da bir günde kaydedilen en yüksek ölüm son 24 saatte gerçekleşti. Son bir günde İspanya’da koronavirüsten ölenlerin sayısı 950 oldu.

01.04.2020- MİLLİ Savunma Bakanlığı bünyesindeki fabrika ve dikimevlerinde üretilen maske, tulum ve dezenfaktanlar, askeri kargo uçağıyla İspanya ve İtalya’ya gönderildi. Milli Savunma Bakanlığı bünyesindeki fabrika ve dikimevlerinde, koronavirüs salgınına karşı maske, tulum, yüz maskesi, göz maskesi ve dezanfektan üretildi. Bakanlık bünyesinde yerli ve milli imkanlarla üretilen malzemelerin, koronavirüs salgını ile mücadele eden iki ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da talimatı üzerine İspanya ve İtalya’ya gönderilmesine karar verildi. Üretim noktalarında paketlenen yardım malzemeleri, kamyonlarla Etimesgut Askeri Havaalanı’na getirildi. Üzerinde Türkiye-İspanya, Türkiye-İtalya bayrakları yan yana bulunan kargo paketleri, askerler tarafından askeri kargo uçağına yüklendi. Kargo paketlerinin üzerine İtalyanca ve İspanyolca yazılan, Hz. Mevlana’nın, ‘Ümitsizliğin ardından nice ümitler var. Karanlığın ardından nice güneşler var’ sözleri ile ‘Türkiye’den İspanyol-İtalyan halkına sevgilerle’ notu yer aldı.

01.04.2020- Coronavirüsü ile ilgili bir son dakika haberi de Türkmenistan’dan geldi. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, hükümetin, ‘Corona Virüsü’ kelimesinin kullanılmasını yasakladığını duyurdu. Ülkede, Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan ve virüslerin yol açtığı hastalıklardan korunma ile ilgili broşürlerde coronavirüs kelimesi kullanılmadı. Coronavirüs salgını hakkında konuşan vatandaşların da polis tarafından gözaltına alındığı ifade ediliyor.

01.04.2020- Rusya’da hemen hemen her bölgede görülen Korona virüsüne katı tedbirler almaya devam eden Rusya’nın başkent Moskova’dan sonra 27 bölgede sokağa çıkma yasağı ilan etmesi ile birlikte yasağın detayları hakkında da kamuoyu bilgilendirildi. Buna göre Ruslar hayvanlarını gezdirmek için evlerinden çıkabilecek fakat 100 metreden daha uzağa gidemeyecek. Yine 100 metre kuralına göre eczane ve marketlere gidilebilecek fakat market ve eczane daha uzaktaysa yerel yönetimlere ait ekipler haneden talep edilen ürün ve ilaçları tedarik edecek. Ruslar bunların dışında dışarıya sadece çöp atmaya çıkabilecek.

01.04.2020- DSÖ: Koronavirüs vaka sayısı 1 milyona yaklaştı. ABD Başkanı Trump: Önümüzdeki birkaç hafta korkunç olacak. ABD’de koronavirüsden ölenlerin sayısı 5 bini aşarken Başkan Yardımcısı Pence uyardı: İtalya ile benzer bir eğri gösteriyoruz.

01.04.2020– DSÖ Genel Direktörü Ghebreyesus, dünyanın ilk kez Kovid-19 pandemisiyle karşı karşıya olduğunu ve virüse ilişkin çok bilinmezlik bulunduğunu vurgulayarak, “Hastalığın hızlı artışından ve küresel olarak yayılmasından derin endişe duyuyorum.” dedi.

01.04.2020- İtalya’da Şubat sonuna doğru fark edilen koronavirüs salgını bugüne kadar 13 binden fazla can aldı. 3 haftadır uygulanan karantina tedbirleri, yeni vaka sayısındaki artışta bir yavaşlama görülmesini sağladı ancak ölümler henüz hız kesmedi. Yetkililer, salgın eğrisinde “plato” aşamasına gelindiğini, yani bir “nokta şeklinde değil, düzlük şeklindeki bir zirveye ulaşıldığını” söylüyor. Ancak tedbirler elden bırakılırsa, eğrinin bu düzlükten sonra inişe değil tekrar çıkışa geçebileceği uyarıları yapılıyor.

01.04.2020- İngiltere Sağlık Bakanlığının rakamlarına göre 1 Nisan itibariyle İngiltere’de toplam 152 bin 979 kişiye koronavirüs testi yapıldı ve 29 bin 474’ü pozitif çıktı. Bu bir gün öncesine göre 4 bin 324 kişilik bir artışa işaret ediyor. Kriz tepe noktasına ulaştığı ve donanımın çok yetersiz kaldığı bir senaryoda çok sayıda hastaya gereken her müdahale yapılamayacak. Önerilen, durumu stabil hatta olumluya doğru gidiyor bile olsa, solunum cihazı tercihinin yaşama olasılığı daha güçlü olan hastadan yana yapılması. Tabipler Birliği bu durumda cihazların daha yaşlı ve kronik hastalıkları olanlar yerine daha genç ve genel olarak daha sağlıklı kişileri kurtarmak için kullanılması gerekebileceğini söylüyor.

01.04.2020- ABD’de Bayaz Saray’da düzenlenen basın brifinginde gösterilen bir grafikte, ülkede koronavirüs salgını sırasında mevcut sosyal mesafe kurallarına uyulduğu takdirde, can kaybı sayısının 100 ile 240 bin arasında değişeceği tahmini yapıldı.

01.04.2020- Almanya’da yaklaşık iki haftadır uygulanan sokağa çıkma ve temas kısıtlamalarına 19 Nisan’a kadar devam edilecek. Federal ve eyalet hükümetleri, kısıtlamaların gevşetilmesi için şartların henüz oluşmadığı görüşünde. Koronavirüs salgınının hızını kesmede bir önlem olarak görülen koruyucu maske Almanya’da bir kentte zorunlu hale geliyor. Alman hükümeti mevcut durumda maske zorunluluğunu gerekli görmezken, üretiminine destek veriyor.

01.04.2020- Almanya’da koronavirüs tespit edilen vaka sayısı ciddi boyutlara ulaştı. Almanya, 77 bin 981 kişi ile en çok vakanın görüldüğü ilk 5 ülkeden birisi haline geldi. Salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise 981’e çıktı. Ülkede son 24 saatte 156 kişi virüs nedeniyle yaşamını yitirirken; 6 bin 173 kişide daha virüs tespit edildi.

01.04.2020- İsrail’de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) vakası 6 bin 92’ye ulaşırken, hayatını kaybedenlerin sayısı 26’ya çıktı.

01.04.2020- Fransa’da Covid-19 nedeniyle ölenlerin sayısı son 24 saatte 509 artarak 4 bin 32’ye yükseldi. Fransa’da yeni tip corona virüs (Covid-19) salgını nedeniyle 3,6 milyon kişinin işsiz kaldığı bildirildi.

01.04.2020- COVID-19 tedavisinde kullanılabileceği düşünülen bir ilaç İngiltere ve İskoçya’da küçük bir grup hasta üzerinde denenmeye başlandı. Hükümet tarafından hızlı şekilde onaylanan deneme, 15 sağlık merkezinde yapılacak. Remdesivir olarak bilinen ilaç Gilead adlı bir firma tarafından üretiliyor. Şu an İngiltere’de tedaviye yönelik iki farklı ilaç araştırması yürütülüyor. Corona virüse karşı küresel olarak işlerliği kanıtlanmış bir ilaç henüz bulunmuyor ve farklı ülkelerde farklı ilaçlar deneniyor.

01.04.2020- Avrupa’da salgının hızla yayıldığı ülkeler arasında yer alan Hollanda’da son 24 saatte 1019 Covid-19 tanısı konuldu, vakaların sayısı 13 bin 614’e ulaştı. Bir günde 134 kişinin öldüğü Hollanda’da can kayıpları 1173’e çıktı.

01.04.2020- İran’da corona virüsü engelleyeceği düşüncesiyle sahte içki tüketip zehirlenenler, salgında ölenlerin neredeyse 10’da biri. Tahran yönetimi, bugüne kadar 320 kişinin zehirlenerek öldüğünü, 62 kişinin de görme yetisini kaybettiğini açıkladı. Sahte içkiden zehirlenen 1066 hasta hastanelerde tedavi altına alınırken, 73’ü yoğun bakımda tedavi gördü. İran’daki can kayıpları da 3 bini geçti. Tahran yönetimi, bir günde 138 hastanın daha yaşamını yitirdiğini ve ölü sayısının 3 bin 36’ya ulaştığını açıkladı. İran’da corona virüs teşhisi konulanlar ise 2 bin 987 artışla 47 bin 593’ü yükseldi. İran’ın birkaç gün içinde can kaybında Çin’i geride bırakması bekleniyor.

01.04.2020- Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yapılan son 14 bin 396 testten 2 bin 148’inin pozitif çıktığını, 63 kişinin ise yaşamını yitirdiğini açıkladı. Türkiye genelinde salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin toplam sayısı 277’ye yükseldi.

28.03.2020- Avrupa’da yeni tip koronavirüsün merkezi haline gelen İtalya’da Covid-19 krizinin başlangıcından bugüne en az 51 doktorun koronavirüs nedeniyle hayatını kaybettiği bildirildi. İtalya Doktorlar Birliği tarafından cuma günü yapılan açıklamada, Covid-19 test sonucu pozitif çıkan 51 doktorun öldüğünü doğruladı. Hayatını kaybeden doktorların 32’sinin en çok vakanın bildirildiği Lombardiya bölgesinde çalıştığı bildirildi.

27.03.2020- Koronavirüsün oluşturduğu kaygı ve endişenin virüsün kendisinden daha hızlı yayıldığını belirten Prof. Dr. Sungur: “Virüs zaten bulaşıcı ama yarattığı kaygı ve endişe ondan daha bulaşıcı.

27.03.2020- Dünya geneli corona virüs pandemisi nedeniyle panik halindeyken, Belarus salgına karşı herhangi bir önlem almamasıyla dikkat çekiyor. Şu ana kadar 86 vaka tespit edilen ülkenin Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko, “Olur böyle şeyler. En önemlisi panik yapmamaktır” sözlerini kullandı. Belarus’un korona virüs salgınına rağmen ülkedeki futbol ligini tatil etmeyen tek Avrupa ülkesi olması da geçtiğimiz günlerde tepkilere yol açmıştı.

26.03.2020- Corona virüsü salgını sebebiyle ABD’de ilginç asayiş vakaları yaşanıyor. New Jersey’de market görevlisinin yüzüne öksürerek “Corona virüslüyüm” diyen bir kişi üçüncü derece terör tehdidinden yargılanıyor. Adalet Bakanlığı’na göre “biyolojik savaş maddesi” kategorisinde değerlendirilen Corona virüsünü yayma tehdidinde bulunmak, terör suçu kapsamına girebilir.

26.03.2020- Türkiye yerli solunum cihazı üretiyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada Türkiye’nin yerli solunum cihazı üretimine başlayacağını müjdeledi. Sağlık cihazlarının bütün haklarının Sağlık Bakanlığına devredildiği Biosys firması ise seri üretime hazırlanan solunum cihazını sosyal medya hesabından, “Seri üretim öncesi son hazırlıklar” notuyla paylaştı.

22.03.2020- Yunanistan’da corona virüs salgını nedeniyle bu sabah 06.00’dan itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, iş ya da başka nedenlerden zorunlu olarak evden çıkma durumunda olan kişilerin önceden gideceği yeri bildiren bir form doldurarak yetkililerden izin alması ve nüfus cüzdanlarını yanlarında bulundurması gerektiğini açıkladı. Yasağa uymayanlara para cezası uygulanacağını belirten Miçotakis, komşu ülke İtalya’da yaşananların Yunanistan’da yaşanmaması için bu önlemleri almak zorunda kaldığını söyledi. Yunanistan’da 624 vaka görülürken, 15 kişi hayatını kaybetti.

22.03.2020- Almanya’da Dr. Claus Köhnlein, korona etrafında oluşturulan paniği eleştiriyor ve bu testlerin yüzde 50 üzerinde bir hata oranına sahip olduğunu söylüyor.

https://www.youtube.com/watch?v=xy6VLvnl-LE&feature=youtu.be

21.03.2020- Corona virüsü nedeniyle tüm dünya tedirginlik içerisinde tedbirler almaya devam ediyor. Yaşadığı rahatsızlık nedeniyle virüsün kendisine bulaşıp bulaşmadığından endişe edenler ise test olmak için hastanelere gidiyor. Ancak Türkiye’de Sağlık Bakanlığı hastanelerdeki yoğunluğu önlemek amacıyla online Corona virüsü testini hizmete sundu.

25.02.2020- Avrupa korona virüsü kabusu yaşıyor. En ağır bedeli ise İtalya ödüyor. Halk panik içerisinde market raflarını boşaltmış durumda. İtalya’da salgınının en çok görüldüğü Lombardiya bölgesinden tatil için İspanya’nın güneydoğusundaki Kanarya Adalarına gelen İtalyan bir doktorun da Covid-19 testinin pozitif çıktığı belirlendi. Otelde kalan bin kişi karantinaya alınmış durumda. İtalya ve İspanya’nın ardından Hırvatistan da bugün ülke topraklarında virüs vakası olduğunu doğruladı.

Sonuç olarak;

Tüm dünyayı etkisi altına alan tıbbi, ekonomik, sosyal, siyasi ve ekonomik sonuçları yıkıcı olabilen bir salgınla karşı karşıyayız. Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sencer İmer, koronavirüs salgınının küreselleşme politikalarına ciddi bir darbe vurduğunu belirterek, “Bundan sonra ülkeler kendi ihtiyaçları için kendi topraklarında üretim yapma konusunda daha egemen bir politika izleyecekler. Bu Çin’in herkese ‘Ben vereyim’ yaklaşımını değiştirmiş olacak” dedi.

Milyonlarca insan kendisini izole edip evlerine çekilirken koronavirüs salgını tam anlamıyla küresel bir soruna dönüştü. Ocak ayında Çin’in Wuhan eyaletinde ortaya çıkan ve üç ay gibi kısa bir zamanda bütün dünyaya yayılan yeni tip koronavirüs salgını küresel sistemi derinden sarsan jeopolitik bir olgu haline geldi. Şimdiden ortaya çıkardığı etkilere bakılırsa koronavirüs salgını bildiğimiz küresel düzenin sonunu getirebilir. Elimizde şimdilik iki senaryo var.

İyimser senaryo salgının 2020 içinde sınırlandırılmış olması yönünde. Buna göre salgın Mayıs-Haziran ayının sonuna doğru kontrol altına alınmış olacak; yol açtığı sorunlar ise 2020’nin ikinci yarı yılında başta ekonomi, reel piyasalar, turizm ve havacılık sektörlerinde düzelmeye başlayacak.

İkinci senaryo ise kötümser olanı. Buna göre salgın kısa vadede kontrol edilemediği gibi birçok ülkede 2020 sonuna kadar kontrolden çıkarak yayılmaya devam edecek. Bu senaryo ulusal ekonomilerin (özellikle kırılgan olanların) hızlıca çökmesi, küresel pazardaki ürün zincirinin kırılması ve küresel resesyonun ortaya çıkmasıyla sonuçlanacak. Salgının yayılmasına ve uzun sürmesine paralel olarak, ölüm olanlarının milyonlara ulaşması da bu senaryonun bir parçasıdır.

İkinci senaryonun gerçekleşmesi durumunda, küresel sistemin kalıcı bir hasar ile karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz olabilir. Uluslararası büyük aktörlerin kendilerini izole edici uygulamalara dönmeleri beraberinde salgından daha ağır hasar alan ülkelerin yalnız kalmasına sebep olabilir. Salgından daha ağır hasar alan zayıf ülkelerin daha fazla zayıflaması onları hızlı bir şekilde çökmüş devletlere dönüştürebilir. Küreselleşme üzerinde doğrudan radikal sonuçlar üretecek böylesi bir senaryo bildiğimiz dünya düzenini zayıflatarak yeni bir düzenin oluşmasına da kaynaklık edebilir.

Gelecekte de bu tür salgınların olabileceği akılda tutulduğunda ve dünyada yaşanan olaylar göz önüne alındığında dünya düzeninin yeniden şekillenmeye ya da değişime uğrayacağı ön görülebilmektedir.

Ama şimdi yapılması gerekenler ise;

  • Evde kalın
  • Temastan mümkün olduğunca kaçın
  • Hastaysanız ya da hasta hissediyorsanız mutlaka maske takın
  • Toplu taşımalardan uzak durun
  • Aşırı kaygı ve korkudan uzaklaşın
  • Beslenme ve uykunuza özen gösterin
  • Hobilerinize yönelin ya da yeni hobi oluşturun
  • Evde spor yapın
  • Kanıtlanmamış haberlere itibar etmeyin veya yaymayın
  • Devlet yetkililerinin aldıkları/duyurdukları önlemlere uyu

Not:

*Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Cerrahisi AD. Bu yazı, Koronavirüs (Covid-19) salgını hakkında yazılan / çizilenlerden oluşturulan ve bazı kişisel yorumları içeren bir derlemedir. İçerisinde bulunan profesyonel uygulamalar, tavsiye niteliği taşımamaktadır. Bu yazı 02 Nisan 2020’de kaleme alınmıştır. Sadece bilgilendirme amacıyla yazılmıştır.

0 Shares:
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunlarıda Beğenebilirsiniz
Cipro Nedir?
Devamını Oku

Cipro Nedir?

Bu Yazıda Neler Var?1 Cipro Ne İçin Kullanılır?2 Cipro Nedir? Nasıl Kullanılır?3 Cipro Yan Etkileri Nelerdir? Cipro nedir?…
favimol ilacı
Devamını Oku

Favimol Nedir?

Bu Yazıda Neler Var?1 Favimol İlacı Nedir?2 Favimol İlacı Hangi Durumlarda Kullanılır?3 İlacın Yan Etkileri Nelerdir?4 Favimol İlacı…